4 Aralık 2012 Salı

Kelime

Bir kaç kelimeye ne kadar his sığar da anlatmak istediklerimiz kalplere dolar
''vazgeç konuşmaktan,yazmaktan,kelimeleri kullanmaktan''
Herkes kendi dilinden kendisi anlar da yanar

Şimdi

Odada pis bir köşe
sonbaharda pis bir hava
dünyada pis bir kara...
Herkesin içinde tuttuğu söyleyemediği söz
yağmurdan sonra kokan toprak değil toz...


Gece

Bir yiğit ölse de bin yiğit sahteliğinde karanlığa uğurlasa yürekler cesur göçmeni
İnsanlığın sebepsiz feda ettiği bu dünyanın baharından daha bahardır sonsuzlukla anılan öbür diyar
''Adam güzel yazmış derler arkasından,bilinçaltındaki mecburiyetlerden kurtulamayanlar da anlar
Bazıları seçilen kelimelere takılır,bazıları hisseder,bazıları taklit eder''
Sona gelenlerin gözlerinden gözükürken dünyadan bir manzara insana,gözlerinin içine toprak dolar ve sonsuzluğa uğurlanır adam.

27 Ekim 2012 Cumartesi

Son

Güzelliğini aydınlatsa gözlerin karanlıkta
Işık dünyayı terk edip gözlerine dolsa
Sonra sen gelsen beni uyandırsan
Ama asla vazgeçmesek rüyamızdan
Deniz,yağmur,yeşil,mavi...
Hepsinin anlamı aşkımız olsa
Ruhum bedenimden ayrılıyorken dahi
Elin elimde anlamlansa
Sen,ben ve rüya
Sonsuzluğa

20 Eylül 2012 Perşembe

Hissetmişken 4

Bir mutsuzluk hikayesinin kahramanıyım sanki.Sonunun mutsuz biteceğinin habercisi gibi tüm toplumsal baskıların ürünleri.İnsan doğruluğunun itirafını kendisine yaptıklarını yaşayamazsa nasıl mutlu olsun.Üzülünce söküp atamadığı bozuk çarklara bir ömür yalnızlaşıyor insan,gülümsemeden yoksun.Mutluluğu anlık bir his olarak yaşadık,mutluyken bile tedirgindik.Kabullenemediğimiz kuralların varlığı mutluluğumuzu çalacak diye tedirgindik.Şimdi düşününce çalmış bile mutluluğumuzu,
değer verdiğimiz her şeyi elimizden alıyor hatta bazen düzenin esiri olup hediye ediyoruz mutluluğumuzu uzaklara.Öyle çok duygunun adını koymuşuz ki betonlaşan dünya gibi saflığından yoksun duygu diyarımız.Bir sarsıntı yerle bir ediyor tüm gerçekliğini hissettiğimiz duygularımızı.Bir an gelip sessizliğin evvelinde düşüncelere dalınca sarsıntının ertesi tamir edilemez hale getirmiş duygu dünyamızı.Madde gibi değil duygu yıpranınca yenilenemiyor.Öyle adaletsizlikler hükmediyor ki hayatımıza başa çıkmaya çalışırken parçalanmayan duygumuz kalmıyor.Şimdi bedel öderken tüm kalpler nasıl daha çok sev,yine sev,özle,nefret et,bağışla,kin tut hatta savaş diyebiliriz insanlara.Bir mutsuzluk hikayesinin kahramanıyım sanki.İçten gülümsemiş olsam da mutsuzluğum hep aklımda.

17 Eylül 2012 Pazartesi

Hissetmişken 3

Bir gece düşlerken kutsal bir hayali
Karmaşık ve sarhoşken bir hayli
Geçmişten gelen bir el yapışır yakana
İnanmak istersin masum bir yalana
Kim söylese sarsılırsın en çok
Ayılmak için ani bir şok
Çok kez karar verdim çok kez vazgeçtim
Daha çok kez karar vereceğim ve vazgeçeceğim
Böyle düşünürken yanıldım
Vazgeçsem de yenildim
Öyle baskılar var ki boğuluyor hayaller
El ele tutuşup beraber
Gözlerimizi kapatıp
Aşkımıza yanalım

22 Ağustos 2012 Çarşamba

Hissetmişken 2

Hayatın adaletsizliklerine karşı mücadele etme isteği küçük endişelerle başlıyor.Bunlar genelde içinden çıkamadığımız haksızlıkların dayattığı endişeler.Bir sonraki evre ise bizim dışımızdaki insanların endişelerini ve çaresizliklerini görmek oluyor.Sınırlı günlerimiz olduğunun farkındalığıyla kendi oluşturduğumuz sınırların,güçlerin,değişim araçlarının gereğinden fazla bize hükmettiğini anlıyoruz.Bunların bizi insanlıktan uzaklaştırdığı gerçeğiyle farklı görüşlerin ayrıştırdığı grupların birbirlerine karşı düşmanlığını seyre dalıyoruz.Bütün bunların bizim oluşturduğumuz ve yaşamımızı kolaylaştıracağını düşündüğümüz sistemlerin sonucu olduğunu anlıyoruz.Sonunda bu sistemlere olan düşmanlığımızın sloganlarını atıyoruz ve herkesin bu çelişkiyi kavramasını sağlama girişimlerine başlıyoruz.İnsan kendi kendisiyle savaşırken anlamlandıramadığı hayatına son veriyor.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Su

Bir prenses yükseliyor heybetli dağın ardından
Dağın ihtişamını adeta boğuyor
Masmavi bir elbisesi
Dalgalı uzun saçları
Sonsuzluktan da derin gözleri
Tüm aşıklar için gelmiş sanki
Hayallerine girmiş
Hikayeleri yerle bir etmiş
Herkes onu izliyor
Güneşten daha çok parlıyor
Denizlerden daha derin
Rüzgarlardan daha serin
Bir cümle lütfedecek gibi biran
En güzel kırmızının yansıdığı dudaklarından
Gülümsüyor gözlerini kısarak gamzeli yanaklarıyla
Haykırıyor insanı titreten sesiyle dünyaya
Her sevgilinin hayali bir rüya
ve Yeniliyor karanlığa...

9 Ağustos 2012 Perşembe

Hissetmişken 1

Bir aydınlıktan kaçarken hayatta peşinden koşuyor insanın,
Yarışın amacını anlamaktan öte hayat anlamsız geliyor.
Fiziksel yaşlılıktan öte insanın zihin dünyası daralıyor,patlar.
Herkes biraz deli ve tanıdıkça diğerlerini daha da deliriyor.
Yıllara sığmayan hayatlara hak etmedikleri yaşatılıyor.
Ölümle anlamsızlaşak bir sürü yargının kurbanı oluyoruz.
İnsanı vazgeçemeyeciği özelliklerinden dolayı ötekileştiriyoruz.
Azınlıktan olabileceğimiz gerçeğini kabullenmiyoruz.
Çok seviyoruz kaybediyoruz yeniden sevene kadar tükeniyoruz.
Kimseyi üzmemek için çok sebep varken,
Kendi kurduğumuz düzene kendimizi ispatlamaya çalışıyoruz.
Bizi var eden tüm insanlık için çabalamak,
Herkes bizim gibi olunca uğruna ölmeye değer.

8 Ağustos 2012 Çarşamba

Benim

Bu zamana ait değil benim kaygılarım.
Öteden gelen endişelerin tufanına katıldım.
Uyanıyorum bir ara dirilemiyorum.
Bazen gerçekten yalnızlık dileniyorum.
Uyuyorum ve hissedemeyeceğim tenlere dokunuyorum.
Uyanıyorum ama yine yokum.
Böyle dönüp giderken kendimi terk ettim.
Zaman akarken ben hep geriye gittim.
Geleceğime insanlar kattım geçmişe ittim.
Gündüz için bir maske edindim.
Taktım delirmemiş gibiydim.
Gece yine kendimim.
Bu yuzden aydınlıktan hep nefret ettim.

Sence

Aşkı anlamak yılları alır bence,
Hatta belki ölürken anlarsın sadece,
Ama aşkı hissedebilmek için anlamak mı gerekiyor?
Bazen insan şarkılarla bile aşkı hissediyor,
Mutluluk mu sonunda?,
Hayır her şey yok oluyor zamanda.
Haklıyız insan istemese de acımasız,
Kollarımı açtım bekliyorum küçük kız...

7 Ağustos 2012 Salı

Küçük Kız

Hep andığım
En uzağı
En güzeli
Herkesin içinde
Olsa keşke
Var olsa
Benim olsa
Bizim olsa
Sizin de olsa
Hiç olmasa da
İçimizde kalsa
Yarın olsa
Yine ansan
Her şeye dair
Varlığıyla yokluğu bir

2 Ağustos 2012 Perşembe

Diğerleri

Üzerimizdeki etkilerinin karşılığı kontrol olanlar,
Bizi kısa hayatımızda savaşa zorlayanlar.
Düşünmek için hareketten vazgeçirenler,
Yeniye,hayatın devamına zulmedenler.
Küçücük dünyamızda mutluyuz,
Ötekileştirilenlerden  de oluruz.

19 Temmuz 2012 Perşembe

Neresinden Tutsan

Yıllar önce bir gündü,yıllar sonra yine öyle bir gün:acı neresinden akar insanın bilinmez ama içinde kalmasın.
En içinde ruhumun acısı bedenimi kanatıyor,durmaksızın.
Yalnızca bir kere dursa zaman herkes için,
kimse vazgeçemezdi,bağımlılığına yenik düşerdi ve simdi nasıl memnun olsun halinden.
Yok oluyor karanlıkta yaşananlar,yaşatanlar:kim verecek hesabını ağlarken.
Yasaklayacaksa dilenen mutluluğu zaman sigaralar ardı ardına yanar.
Sonunda zihin acının yok oluşunu dumanda sanar.

Kimsesiz

Aşkın içinden çıkan cümleler,
Saygı değere ilham veren,
Yok sanki zerresi,
Dağlar delinmiş artık,
Canlar verilmiş sandık,
Yaşamadan ölmesin bir tanesi,
Ölülere tüm ruhlarda can veren,
Aşkın doğurduğu şiirler...

14 Temmuz 2012 Cumartesi

Öz

Oturup uzun uzun sohbet edemediysen,
En sevdiklerinle rakı içerken,
Yok olanlar hep eksilir senden,
Zaman başka neye yarıyor ki zaten...

Nefesin Sana Kadar

Endişeye mahal vermeden,
Kendini sorgulamadan,
Bedel ödeyerek,
Hep dinleyerek,
Önce kendini düşündüğünde,
Yarın yalnız kaldığında,
Yürür gidersin,
Hesap vermezsin,
Pişmanlık bilmezsin,
Boşa harcanmazsın,
Herkesin zamanı kendineymiş dersin,
En sonunda,susunca zaman,geçmişine yanmazsın....

13 Temmuz 2012 Cuma

Karışık

Değiştirdim ama zamanında..
İçimdekilerden kaçarken tüm acılar bana...
Kirpi gibi olsak kendi iğnelerimizi kendimize batırsak...
Bir nehir olsak istediğimizin üzerinden aksak...
Küçücük bir çocuğun canını yakarsan intikam için büyür...
İnsanlar kendi özgürlük tanımlarında özgür...
Bir aslan kükrese gece,susturulanlar nefes alsa...
Güneş doğmasa bir gün herkesin hayalleri içinde kalsa...
Otoriteleşince bir zaman bir canlının üzerinde zalim...
Arkasını dönünce kendince her şeye,kötü benim...
Varsa uzaktan atmosfere bırakılmış cümlelere aidiyet hissin...
Birak adalet senin tencerende pişsin...

29 Haziran 2012 Cuma

Of

Seni en iyi sen anlarsın,konuşmak yerine onunla bununla otur bir şeyler iç kendini dinle..
Sevmediklerine kız ama onlar duymasın sevdiklerini özle ama onlar umursamasın..
Sonra en tatmin edici planların gürültüleriyle uyan en güzel rüyalardan,,
Kalk biraz ye biraz düşün biraz dinle biraz izle ama yine yalnız kal çaresizce,,
Uzaktan uzağa konuş onlarla oturup içelim en uzak sabaha ve sonunda yalnızlığa..
Dertsizken gelecekten kaygılanmazken bırazda birbirimizi severken,,
Başlar keşkelerin actığı yaraların acıları duyulmaya saatler hala geçerken..
Şimdisi yok bu umutsuzlukla geçmişi anışların olduğun gibi değil onların istediği gibi olamayışların.
Bir of çekip geçmişe dogru,geleceğe öyle bir arkanı döneceksin,
Tüm o kapkaranlığından kurtulacak seni kovalayan zaman...

Sıkılınca

Yürüsen koskocaman bir ormanın içine doğru,hayal ettiklerini orada bulacakmış gibi sonunda denize ulaşacakmış gibi yine sıkılırsın.En sevdiğin ülkeye,en sevdiklerinin yanına doğru yürüsen hatta koşsan her şey senin istediğin gibi olsa yine sıkılırsın.Sonbahar olsa,güneş doğmadan önceki o mavinin en güzel tonunu yaşıyor olsan da,yapraklar o en sevdiğin kahverenginin tonuna bürünmüş olsa da,sarhoşluğun en hoş halinde de olsan sıkılırsın.Şimdi hep birlikte en güzel olan şartları belirlesek,en güzel şarkıları dinleyerek,en güzel rüyalarla uykulara dalacak olsak bile sıkılırız.Nereden geldiğini bilmediğimiz bir rüzgar bizi alıp en derinliklerine götürse denizlerin en güzel renklerin büyüsüne kapılsak orada hatta nefes alıyor olsak ve göz yaşlarımız belli olmasa yalnız ağlamaya muhtaç olmasak o masmavinin içinde özlemek bile olmasa yine sıkılırız.Şimdi sıkılırken bu denli bir şarkı çalar bir şeyler canlanır düşlerimizde bilinçsizce gülümseriz ama şarkı biter sıkılırız.Yoğunluktan kaçıp özgür olmaya çabalarken,yalnız kalıp düşünmeye muhtaç oluyoruz.Değerlendiriyoruz,deniyoruz,yaşıyoruz,mutlu oluyoruz,vazgeçiyoruz,çaresiz kalıyoruz ve sonunda yine sıkılıyoruz.Bizim gibi yalnızlara,düşüncelere dalanlara ve kalabalıklardan uzak duranlara rastlıyoruz ve yine de sıkılıyoruz kendimize benzeyenlerin içinde.Şimdi bizi sevenlerle doluyken çevremiz,bizimle olmaya can atarlarken yalnızlıklarında,sevinçleri ellerinde bize koşarlarken biz acımasızca sıkılıyoruz.Manevi hislerimizin karşılıklarını belirlediğimiz bir alan olmadığından görünmez bağları koparırken zalim olabiliyoruz.Maddi paylaşımların anlık mutluluğunu yaşarken oyalanıyoruz.Kötü olup vazgeçince manevi ortaklarımızdan bizi kötülemelerine yarıyor ancak maddi fedakarlıkları...Denizle ateş gibi duygular ve maddeler...İnsan her şeyden herhangi bir zamandan her yer de sıkılır.Bazen vazgeçemez geç kalmıştır bazen vazgeçer erken gitmiştir.Sıkılınca ben de yazdım şarkı dinlerken,neyden bahsettiğimi düşünmeden...

28 Haziran 2012 Perşembe

Kısacası

Ortada ucsuz bucaksizlik
Kocaman bir deniz sanki
Bir yanda mutluymus gibi
Digerinde her sey yerle bir
Zor geliyor iki agirlik tasimak
Iki karakterin altinda kalmak
Kimsesizlik kadar ozgurluk
Yalnizlik sanki tek sorumsuzluk
Oyle uzun uzun anlatmak icin degil
Deliligim tum bunlara dahil
Herkes ceksın kalabalığı uzerimden
Ben tutacagim istedigimde ellerinden
Bendeki iki karakterin acisi
Bu aslinda anlatacaklarimin kisacasi

26 Haziran 2012 Salı

Delicesine

-Kime hediye edilmiş en son endişesizlik,,
Kim haykıra bilmiş en son ben özgürüm diye herkese duyururcasına,,
Kime herkes hediye etmiş sevinçlerini en son,,
Kim yaşlanmış en son gerçekleşmiş hayalleriyle..




+En tepede dertlesirken bir gun rakimizin uzerine buz gibi bir yagmur yagsa,bembeyaz olsa,,
Sonra muhabbetin ezgisi yagmurun sesi..
Bir ruzgar esse sigaramizi koruklese,kiskansak hizla yanan sigaramizi arkamizi donsek ruzgara kussek,,
Sonra ruzgarin hirsi bir delinin savasi..

Sorular

-Birilerinin bir yerlerde söylemediği cümlelerden kalmış mıdır hiç,
+Tüm harflerini doğru yazmak istediğimiz cümlelerden peki..
*Herkesin her şeyden kolayca vazgeçebildiği bir zaman,,
/Öyle olunca mı bir adalet kavramından söz edilebilir..
\Yalnızlıktan korkmayanlar da mı gerçekten ölebilir,,
*Bazı unutulmuş sözcüklerin mi hatırlattıkları bizi sınayan,,
+İnsanlarla yaşamak mı onlarsız olmaya çalışmak mı asıl çelişki..
-Eşitsizliklerden tükenenlerin haykırışlarını duyuramadan ölmeleri mi suç,

21 Haziran 2012 Perşembe

İç İçe

Kaybedecegini anlarsan sadece beklemek istersin..
Yanıltılmıssan guvenmek ıstersın,yontem ararsın,aglarsın..
Ama cok daha derın acıların ertesindeysen,,
Ne kadar gecse az da olsa azalmayacaksa sızın,,
Yagmurlar uzerıne yagmıyorsa,,
Gunes dogmasa da olur diyorsan,,
O zaman yanılttıgında,,
Seni kaybedecegını anlayan senden daha cok acı ceker..
Tek fark ise sensiz kalanlar yasayamayacaklarını dusunurken,,
Sen içinde kac kere öldüğünü sayamazsın..
Her ölüm kabulleniş,,her diriliş vazgeçiştir....

19 Haziran 2012 Salı

Adalet mi?

Düşüneneler..
Düşleyenler..
Sabaha kalanlar ve sabah kalkanlar..
Su ıcerken ıcemeyenlerı dusunenler,
Su ıcerken yetısmeye calıstıklarını dusunenler..
İnsanların kendısı hakkında dusunduklerını dusunenler,
İnsanların dusledıklerının neresınde oldugunu dusunenler..
Neden yasadıgını ne ıcın yasadıgını dusunenler,
Dusunmemek ıcın parayla kazanacaklarını dusleyenler..
Eski bir kasabada eskilerle gulenler,
Hep yenısı daha ıyısı ıcın omrunu tuketenler..
Özgur olmak ve ozgurlestırmek ıcın savasanlar,
İflas edene kadar herkesi ezenler..
Zengin yasayanlar,
Mutlu yasayanlar,
Fakir yasayanlar,
Yalnız yasayanlar,
Ama olen ve toprak olanlar..
Sonunda hep kaybolanlar..

18 Haziran 2012 Pazartesi

Bırak Gitsin

Gecenin sessizligi anlatsa sana her seyi sessizlik kadar saf ve karanlik kadar yanilgisiz olsa duyduklarin,sonra kacmazsin kendinden..
Belkı kacmazsın ama kendını yalnızlık sanarsın..
Kendının pesınden kosarsın herkesi kendın yaparsın..
Bir sigarayla durursun ya da bir kadeh rakıyla..
Uyursun sonra kactım sanıp..
Yıne ruyalarında da kendınsın..
Her nefes verısın yıne nefesı ıcıne cekısıne sebep olur..
Kendın yaratırsın hayallerınde dunyanı..
Insansızlastırırsın kendını bır ozgurluk tanımı ıcın..
Uyanırsın yıne kendın olarak..
Ozgur olamazsın yalnız olamazsın..
Ama cogalırsın kendını bolersın hayata..
İstedıklerını bulabılmek adına..
Kacamazsın bır yere ve yıne ozgur olamazsın yasadıgın surece..

Zamansız

Hayatlarımız her seyın ortasında ya da her sey uzerıne gelıyor,uzerımıze gelıyor.Mutluluklar kosuyor uzerımıze dogru ama arkamızdan yaklasan hayal kırıklıklarının da farkına varacagız gerıye donmek zorunda kaldıgımızda..Biz olmak ıstedıgımız yerde duruyoruz her sey bıze dogru gelıyor ya da olmak ıstedıgımız yere gıdıyoruz onumuz kesılıyor,arkamızdan cekılıyor,celme takılıyor,ellerımızden tutanlar yok oluyor...Durmak,dınlemek,dusunmek,mola vermek gıbı bır sansımız da yok:bız de bırılerının ellerınden tutanlarız..Birilerini odak noktamız yapmak onlardan cevremıze duvarlar ormek gıbi:biri bizi tanımak ısterse izin vermezler,bırı elımızden tutmak ıstese kıskanırlar,bırı bıze zarar vermek ıstese onune gecerler,bırısı hayatımızı degıstırmek ıstese sonunda olum bıle olsa onunla savasırlar:asla odakları olduklarının hayatlarından cıkmak ıstemezler.Bazılarımız parcalara bolunuruz,bızden bır kac tane,bırbırını tanımayan ınsanlarla cevrelenmıs,sankı tum parcalarımız bırbırınden habersız..Farklı kısılıklerımız,farklı hayatlarımız bıle bırbırıyle savas halınde ve hangısının kazanacagını da belırleyen bızız.Boyle paradoksların pencesınde cok gızlı de cok gızsız de yasadıklarımızın hesaplarını verıyoruz.Bızı hayallerıne dahıl eden bırılerı var ve bızden nasıl davranmamız gerektıgını ısteyecek kadarlar.Gelecegımızde yer alcaklarındandır boyle cesaretlı olmaları belkı ama ınsan kısa omrune cok sey sıgdırmak hevesınde oldugundan kımseye tutunup kalmamanın dogruluguna ınanıyor.Ama gelecegıne kımseyı katmama ıstegı;gecmısı paylasmadıgı ınsalardan bır gelecek kurulamayacagı gercegıyle yerle bır oluyor.Cesıtlı nıtelıklerınden dolayı hayatımıza gıren ve gecmısımı paylastıgımız ınsanlardan daha ıyı nıtelıklere sahıp olanları gorunce ınsan vazgecebılır mı sırtını dayadıklarından...Bir rakı masasında hıc tanımadıgın bırı paylastıklarıyla,hıssettırdıkerıyle,sahıcılıgıyle bır anda odagımız olabılır mı...Vazgecıp gecmıse gomduklerımız bıran hatıramızda canlanıp tekrar odagımız olabılır mi..Soru cumlelerının cevaplarından mı korktugumuz ıcın sonlarına soru ısaretı koymayız..Her sey aslında neyı ne zaman yasamak ıstedıgımızı kendımıze ıtıraf edememekle baslıyor,neyı yasarsak neyden vazgecerız ya da neyı yasamak ıcın erken,gec...Biraz daha az dusunebılmeyı basaramayınca ve ınsansızlasamayınca ınsan bıraz daha ıcmek ıstıyor bıraz daha cok sızmak...Bıraz daha ozgur olmak ıcın bıraz daha hızlı kosmak kımsenın ona yetısememesı ıcın ama hırpalanıyor,yaralanıyor ya da en kotusu takılıp dusuyor herkesın gormezden geldıgı kucucuk bır taşa..Hıc bır seyın daha fazlası ozgulugun doyumunu yasatamıyor ve neyı yasamanın zamanı geldıgını ınsan fark edemıyor dusunse de anlayamıyor..Tum ozgurlukler suyun altına dalıp uzerıne cıkana kadar:nefes almaya ıhtıyacımız var,ınsansızlasamayız...

2 Haziran 2012 Cumartesi

Korkak

Herkesin hayatı bir sekilde ister istemez kesişir.Bazılarının hayatlarımıza etkilerinin farkında olmayız ama kesişen bazı hayatlarla aramızda görünmez baglar olusur.Görünmez ama cok guclu baglar.Hayatımızda derın ve kalıcı etkıler bırakırlar.Biz aslında bu baglara tutunarak yasarız,onlarla kendımızı derın cukurlara dusmemek ıcın yukarılara cekerız.Bizim baskalarının hayatlarına uzattıgımız baglara da onlar tutunup kendılerını yukarılara cekerler.Hepımız ozgurlukten uzanan ve bırbırımızın hayatlarını ozgurluge yakınlastıran bu baglarla nefes alırız.Kendi kendımıze yetemedıgımız anlarda bu baglardan orerız her bır yanımıza.Omrumuz tukenınce bu bagları topraga devrederız ve ınsanlar agaclar gıbı dunyaya bu sekılde kok salarlar.Toprakta yok olmus olsalarda dunyada maddı manevı ızler bırakırlar hatta bu ızler ebediyete kadar dunya da kalabılecek kadar gucludurler.Oyle gucludurler kı bazen kımsesız kalmıs,kımseyle bagı kalmamıs ınsanlar topragı adeta tırnaklarıyla kazarlar yok olmus bedenlerın dunyaya bıraktıkları ızlerden,emanetlerden guc almak icin.İntiharın esıgınde olan bır ınsana yok olmus bır bedenın bagı yenı bır dunyanın kapılarını acarcasına destek olur,elınden tutar ve yasama dondurur.Bazen de bagların gucu yok olan bır bedenın baska hayatlarla olan bagları yuzunden baskalarını yanına sonsuzluga cektıgıne de sahıt oluruz.Bazen baglarımızı fark eder ve koparmaya calısırız ve hayat veren baglarımız ınsanları yok eder,karanlıga ıter.Fızıksel anlamda baglanmalar,hayatların fızıksel anlamda kesısmesı ya da bagların ve kesısmelerın fızıksel boyutlarının zedelenmesının,yok olmasının etkılerı atlatılabılırdır fakat duygusal zemınde kurulan koprulerın yok olması ya da karsılıklı,tek taraflı vazgecısler ınsanlara yasarken ölümü yasatırcasına etkıler.Yasarken adeleti ve özgürlüğü isteyen ve bunların tum ınsanların hayatlarına esıt sekılde dagılmasını savunan bana gore bunlar ıyı ınsanlar:kımsenın hayatının odak noktasına onların can damarlarına duygusal baglarını gondermek ve hayat agaclarında baskalarının hayat meyvelerını yetıstırmek ıstemezler.Ama onlara korkak derler.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

İki Kisilik

Herkes gibi masum dogmustu...Kendisini ait hissettigi hayati boyunca donmek istecegini sandigi bir mahallede buyumustu...Ailesi vardi hep onlar gibi olmayi hayal ettigi,arkadaslari vardi omur boyu ayrilmayacagini zannettigi,ilk aski vardi gercekten ask sandigi,evi vardi diger her yerden daha guvende kaldigi...Herkes gibi uyanirdi,yemegini yerdi,okula giderdi,arkadaslariyla eglenirdi,sevgilisiyle aski yasardi,eve donerdi,ailesiyle guveni hissederdi ve uyurdu...O zamanlar tum bunlarin aslinda hayallerinde hic bir ana veya yere ait olmadigindan habersizdi yani herkes gibiydi...Ilk farkindaligini hayali sandigi hayatin ilk adimi olarak gordugu universite icin farkli sehre gitmek zorunda kaldiginda yasadi...Arkadaslarindan vazgecmisti,ilk aski bitmisti,guveni artik ailesi olmadan yasamak zorundaydi ve artik buyudugu evi eski eviydi...Yeni hayati,yeni arkadaslari yeni sevgilisi ve belki de kendisinin insa edecegi bir ailesi olacakti...Artik eskilerin yerine yeniyi koyarak gecen zamana ayak uydurmak zorunda oldugunu anlamaya baslamisti...Bu dongunun yani sahip olunanlarin da bir gun eskiyecegi gerceginin de otesinde asil hissetmek istediginin kaliplarin disina cikmisligin ifadesi olan ozgurluk oldugunu denizle tanisinca anlamisti...Deniz kendisinden baska hic bir seyi gostermiyordu sanki butun duzeni yutmus icinde sakliyordu...Bu duyguyu gercek anlamda sadece denizin oldugu bir dunyada hissedebilecegini anlamaya baslamisti;yani denize denizden bakmak ve ufukta yine denizi gormek olsa olsa ozgurluk olabilirdi...Bunu hissettigi an artik tum yasadiklarinin aslinda yasamak istedikleri olmadigini anladi ve o andan itibaren her seyi geride birakti.Artik yalnizca gercek ozgurlugu hissetmekti tek istedigi...Denizde kaybolan kocaman gemilerden birisiyle o da denizde kaybolabilecegine inandi...Kitalar arasi calisan bir yuk gemisinde ise basladi...Gemiye bindigi ilk gun artik yasamaktaki amacina ulasacagi hissini doruklarda yasiyordu...Gemi tum yasadiklarini geride biraktigini hatirlatircasina denizin sonsuzluguna yol aliyordu ve her sey hatta denizi izledigi kocaman sehri bile kayboluyordu...Zamanin nasil ya da ne kadar gectiginden habersiz denizin sonsuzluguna karismisti..Artik denize denizden bakiyordu ve ufukta sadece deniz vardi...Zaman hizla geciyor,gemi ilerliyor,denizin sonsuzlugu derinlesiyordu...Daha da zaman gecti,gemi ilerledi ve ozgurlugun denizi artik sonsuzlugu da geride birakiyordu...Yeni evler,yeni insanlar,yeni sehirler ufukta beliriyordu...Onlara yaklastikca ozgurlugunden taviz verdigini hissetmeye baslamisti...Bu ozgurlugun de uzerinde bir ozgurlugun varliginin isareti gibiydi...Yaklastikca o evlerde yasayanlardan,o sehirde birlikte olduklari icin mutlu olanlardan olmak istiyordu...Ozguluk sandigi aslinda yalnizlik miydi? Ya da gecmisinin agirligindan vazgectigini sandiginda daha agir bir yukun altina mi girmisti?Yine gemi denizin sonsuzluguna ilerliyordu her sey kuculerek kayboluyordu ama artik denizin sonsuzlugunun da bir yanilgi oldugunu biliyordu:yeni sehirler yeni insanlar yeni evler ufukta belirecekti...Son kez denize denizden bakti ufukta sadece deniz vardi ve sehrini,arkadaslarini,ailesini yani tum yasadiklarini geride biraktigi gibi gemiyi de geride birakti ve denizin her seyi sakladigina inandigi derinliklerine daldi ve artik aslinda ozgurluk olum muydu?...

27 Mayıs 2012 Pazar

Kendini Anlayamayan

Bos bir anin celiskisi:kendimizi mi baskalarini mi anlamaya calismak sonucta yasamayi kolaylastiracak...
Kendimizi anlamayi basardigimizda baskalarinin anlayisina saygi duyarak mi onlari anlayabiliriz yoksa ayni dunyayi ve surecleri paylastigimiz insanlari anlamak kendimizi anlamamizda bize rehber mi olacak...Oncelikle boyle bir sorgulamayi kendimize yapmak icin yolunda gitmeyen durumlarin var oldugu kesindir.Bu kararsizligin cozume yaklastigi bu sorgulamayi kendimize yapma cesaretini bulmamiz sayesinde acikca ortadadir.Ama yanilginin sonuclaridir tum bunlar.Cunku once cevremizi ve iliskide oldugumuz insanlari anlamaya calismakla,tekrarlarinin onlarcasindan sonra duzelmeyen durumun sonucuna katlanmakla yanilgiya dustugumuzu anlariz.Aslolan insanin kendisini anlamaya calismasidir.Insanin gercekten ne istedigini itiraf edebilecegi en dogru kisi kendisidir.Bu itiraf sonrasinda insan istediginin gerceklesmesini saglayacak yoldan asla cikmayacak sonuc olarak kendisine ihanet etmeyecektir...Iliskilerin tum derecelerinde kendisini anlayan ve isteklerini kendisine itiraf eden insan karsisindakinin veya karsisindakilerin yaptiklarina saygi gosterecektir cunku onlarinda kendi isteklerinin kurbanlari olduklarini bilecektir.Bencilligin ve cikarin en kotu anlarda bile yok olmadigi bir dunyada insanlarin baskalarini anlamaya calismalarinin dogruluguna inanmak zor olacaktir.Baskalari icin degil kendi isteklerimiz ve olmasini istediklerimiz icin yasadigimizi kendimize itiraf ettikten sonra herkesin bunu basardigini bilerek karsimizdakilere saygi duyup dunyayi yasanilir kilabiliriz.Kimin umrunda...

23 Mayıs 2012 Çarşamba

Son Cümle

Asklariyla meshur bir kasabada bir fahiseydi...Geceleri sokaklardaydi ki kullanilmis ve unutulmus bedenini karanlikla ortebilsin...Yaptigindan utanmazdi cunku kimse neden bedenini sattigini bilemezdi...O da tum aska inancini kaybedenler gibi bu kasabaya gelip asik olabilecegini sanmisti ve hikayesi boyle baslamisti..Kasabada yuzlerce ressam vardi...Ressamlar aski arayan kadinlarin portrelerini cizip vitrinlerine koyarlardi...Kasabaya gelen erkekler hayallerindeki kadinlari portrelerde bulduklarinda satin alip onlari bulmaya calisirlardi..Aska inancini kaybetmislerin deneyecegi bir yontemdi ve kasaba asklar kasabasi degilde sanki ikinci el asiklar kasabasiydi...Onun da portresi satin alinmisti ama aylar gecmesine ragmen onu kimse bulmamisti...Sonra yillar da gecti...Artik tum inanci tukendiginde onun gibi inanci tukenmis erkeklerin yok oluslarini tescilledikleri fahise bedenlerinden birisi olmak istedi ve bu sayede portresini alan erkegin umudunun tukenip bir fahiseye ihtiyac duydugunda belki de ona rastlayabilecegi ihtimali de kendisini kandirmasina yarayabilirdi...Bu kasabanin buyusune inanmisti ama simdi kasabanin asalaklarindandi..Ama kimse bilemezdi onun hikayesini o aski bulmak icin fahiseydi...Bir gun artik portresindeki haline benzemeyecek ve fahise olamayacak kadar yaslandigini hissettiginde askin belki de arayarak ya da bekleyerek bulunamayacagi gerceginden baska hic bir sey ogrenemedigini dusundu...Ya da en onemli gercegi de ogrenmismiydi:asksiz da yasanir ve yaslanilirdi...Tum fahiselerin bir hikayesi vardi onunki de buydu...Belki de tum bunlar aska inancini kaybettigi an her seyini kaybettiginin kanitiydi...Belki de tum bu kasabaya gelenler bu gercegi ogrenmeden olmeyenlerdendi...

19 Mayıs 2012 Cumartesi

Tekerlek

Bir aksam ustu,her seye sirtini donmustu;evine yuzunu.Gunes bile onun ardindan batiyordu.Oylece durusunun ardinda neler sakliyordu ya da saklamiyordu acik acik anlatiyordu.Simdi arkasini ilk kez evine donecekti ama belki bir daha goremeyecekti.Arka bahcesine bir fidan dikmisti:babasi bu fidan evin boyunu gecince annen geri donecek demisti.Simdi fidan evin belki de iki katiydi ama artik babasi da donmeyecekti.Onu vareden tum gecmisini batan gunesin karanligina gomecekti ve yarin baska bir hayatta kimsesiz yuruyecekti.Evine arkasini dondu gun de geceye;karanliga zifiriye.Bir tunel gibi gelecegi sonunda kucuk bir isik:yaklastikca buyuyen buyudukce icine ceken.Simdi o var ettiklerinin gecmislerine gomulmeye hazirlaniyordu:belki bir gun masum bir cocugu kandiracakti babasindan ogrendigi agac hikayesiyle ve o agac babasinin heybetini ona devredecekti.Isik gittikce buyuyordu ama hala yalnizdi kimse gelmemisti ya da kimseye yetisememisti.Hep buyuyen ama hic bir seyi geri getirmeyen agac gibi isikta buyuyordu;gelecegini ona getirmeyecekmiydi.Isiktan gecti gunes sonmeyecek gibiydi.Yalnizlasan yaslilari gordu,kalpsizlesen cocuklari;yok edilen agaclari,betonlasan dunyayi gordu.Elleriyle simsiki gozlerini kapatti geriye dondu ve gecmisini hapseden karanliga kostu.Isiktan kaciyordu ve uyandi.Birden yatagindan kalkti cocugunun yanina gitti uyuyordu,kucagina aldi ve bir daha asla donmeyecegim dedigi semtine buyudugu,dogdugu eve gitti.Cocugu yeni uyaniyordu,elinden tuttu,evin arkasina gectiler,agac hala heybetliydi.Bir balta aldi ve agaci kesti.Cocuk sasirmisti babasini hic boyle gormemisti.Adam dondu cocuguna ve :bir gun benim bir daha asla geriye donmeyecegimi dusundugunde senin icinde birilerinin bir zaman boyle dusunecegini hatirla ve ona gore yasa.Agaclar kadar kok salmis olsakta onlar kadar hatiraya taniklik edemeyecek kadar insaniz.

22 Nisan 2012 Pazar

Bir Derin Çukur

Bir derinlik gibi,pençelerim olsa kendimi yukarıya çekebileceğim,belki de daha derine inerim...Sadece gökyüzünün gözüktüğü bir yer,etkileyemiyor düşüncelerini hiç kimse ya da hiç bir nesne...Bulutlar geciyor siyah,beyaz ya da masmavi gökyüzü gözüküyor,güneş yok ama hiç ya da ay...Sadece düşünebiliyorsun ama gürültüler geliyor,sanki evrendeki tüm sesler birbirine karışmıs gibi..Duydukların seni yönlendiriyor,daha derine inmek isteyişin bu yüzden..Sesler azalıyor indikçe ama düşüneceklerin azalıyor ya da zaman tehdit ediyor gece oluyor gündüz oluyor,durmuyor acımasız...İnsansızlaşabiliyorsun ama zamansızlaşamıyorsun...Derinlik arttıkça nefesin kesiliyor,eller görüyorsun sana uzanan ama onları da derine çekmek kendine ortak etmek korkusu var içinde ya da derin yalnızlığını paylaşmama isteği..Yağmur yağıyor bazen düşündüklerine ahenk katarcasına,gök gürlüyor bazen dehşetini arttırırcasına...Korkuyorsun eller görüyorsun ama hayır gözlerini kapatıyorsun...Bir kuş geçiyor,yerinde olmak istiyorsun:özgür,kaygısız,sorumsuz...Yaprak düşüyor:insanın ulaşamadığı doğallık geliyor aklına rahatlıyorsun...Bir kelebek görüyorsun:doğanın işleyiş mekanizmasındaki uyum diyorsun ama insanın bu uyumu yakalayamadığını fark ediyorsun ve duyguların gücünü anlıyorsun ya da vahşetini...Tüm gördüklerin tarafından yönlendirildiğinin farkına varıp gözlerini kapatıyorsun,daha derine inmek için çabalıyorsun ama zaman geçiyor yine...Zamanın akışının her anında farklılaşıyorsun,hallere,duygulara,çaresizliklere bürünüyorsun...Ama düşünemediğin bir şey oluyor daha derinden insan sesleri duyuyorsun,ürperiyorsun ve o an güneşi görüyorsun ve sana uzanan bir sarmaşığa tutunup dünyaya dönüyorsun,her şeyle savaşabilirdin ama zamanla asla...Sana uzanan ellerin sahteliğini biliyordun ama sarmaşığın insanın etkisi dışında uzandığına da emindin ya da inandın...Böyle yaşanıyor çöküntü dönemleri insanın,düşünüyorsun,daha fazla düşünüyorsun,etkileniyorsun dünyadan,yardım etmek isteyenlere aldırmıyorsun,inanamıyorsun,zaman geçiyor,kendinden kötülerine şahit oluyorsun ve yaşamaya devam etmeye kendini zorluyorsun kendi ürettiğin bir sebeple...Yaşadıklarımızın,şahit olduklarımızın etkisiyle inşa ettiğimiz bilinçaltımızın esiri oluyoruz,derinliğine kapılıyorz ya boğuluyoruz ya da bu yükü bedenimize katıp ağırlığıyla yaşamayı öğreniyoruz..

21 Nisan 2012 Cumartesi

Özgürlüğe İntihar

Panayır..Kalabalık..Ezilmiş çimlerin üzerinde kurulu..Cevrilmis bir alanda..Kırmızı sarı ışıklarla kusanmıs..Bir adam uzaktan izliyor;harcadıgı cocuklugundan mı korkuyor?Ama oradakiler yaslı,cocuklar da var ama ellerınden tutan bırılerı var hep,onun oyle degıldı,kımse tutamamıstı elınden;ozgur olamamıstı ve masum..Belkide elınden tutup onu goturecek kımsesı olmamasındandı kaybettıgı yılları..Bir adım attı ileriye ama geriye daha fazlası..Bir cocuk gectı yanından kosarak kalabalıga karıstı;yasayamadıkların yansıması mıydı?Kayboldugundan anlamıstı kalabalıkta..On uc yasındayken koturum nenesinin pencereden dısarıyı ızlerken akan goz yaslarına son vermek ıcındi aslnda onun hayatına son verısı ama parmaklıklar ardından dısarıyı ızlerken kendı gozyaslarına sebep olcagını dusunemeyecek kadar masumdu..Denizin yanındaydı,koskocaman deniz ozgurluk kadar guzel esen ruzgar ama ruhunun ozgurlugu bedenının esaretı kadar..Otuz olmustu denıze dokunabılecek kadar ozgur oldugunda,sonra bır gemıye bındı ve ındıgınde ellıydı,sımdı atmıs bes ve elınden tutup yasayamadıklarını yasatacagı bır varlık bırakamayacaktı dunyaya..O esırken karsısında denız,o cocukken yalnızlıgını paylastıgı sadece aglayabılen bır nenesı vardı;tum bunlar ona hep dunyada kendısı ıcın ıyı bır seyler olamayacagını dusunduruyordu..Bu yuzden denızlere guvendı ve dunyanın onun ıcın hazırladıgı kotuluklerden uzaklasmaya  yıllarını tukettıgı gemılerde devam etti.Cunku onun ıcın ozgurluk denızde olabılmektı..Panayıra arkasını dondu ve dunyadan uzaklasmaya denızıne kavusmaya yurudu..Kimse gıbı gulemıyor kımse gıbı konusamıyor kımse gıbı kokmuyordu..Denemek ıstemıstı ama yeterınce ısteyememıstı..Dunyadan ne almıstı kı ona ne verebılsın..Denıze kavustu,gunes dogmustu,dokundu ve tum masumken mahkum olanları dusundu nelerı vardı kı ozgurken ya da neyı kaybettıler kı esırken...Nenesının yasamasına ızın verseydı ya da tum cocuklugunu kaybedenler hata yapmasalardı ne degısırdı..Esaretın baslangıc saatı mı?Masumken basladı esarete denızıne kavustugunda artık cocuk degıldı masumluk yakısmıyordu bedenıne ama ne degısmıstı kı?Simdi ne degıstı sadece denedı ve yıne ozgurlugun anlamı karsısında,tum cocuklugu yok olmusların nefesının kendısını ıttıgını hıssettı ve kucukken ellerınden tutanları olanların ona ellerını uzatmadıgını fark ettı,kendısını denızıne emanet ettı ve bedenının yok olusunun ruhuna ozgurlugu armagan edısıne gulumsedı..Hayatında ılk kez gulumsedı ve son kez ozgurdu..

Yagmur Yagarken

Televizyonun uzerindeki susler yok,orumcekler aglarini gizleyebiliyor,karincalar daha ozgur,yemekler bozuluyor,her yerde sigara icilebiliyor,kocaman yatak ama...Sigarayi birakmamak icin sebep bulmak gibi degil daha agir...Gunlerin nasil gectigi,basladigi ya da bittigi degil kimsiz gectigi yalniz gectigi daha aci gectigi asikar...Tum hayallerinde yalniz kalan,unutturacak bir seyler arayan,unutacagi cok sey degil hatirlayacagi tek bir sey olan..Yillarca ellerini tutandan mahrum kalan...Her gun barakasinda kahvaltisini yaptiktan sonra saatlerce balik tutup kimseyle konusmayan balikciyi anlamayi da ogretir insana zaman,hatta balikcinin yerinde olmak isteyenlerin varligina bile inandirir.Belki evi vardir arabasi da hatta buyuttugu,buyuttukleri cocuklari vardir;ama en son gitmek istedigi yer evi,her seyi hatirlatan o evi.Cocuklari gelirler,ziyaret ederler,biraz gulerler,hatirlatirlar ama giderler.Tuttugu baliklarin sofrasinin yalnizligi da hatirlatir:uyurken yanindaydi,hep o uyandirirdi;dusunceler uykuyu anlamsizlastirir.Balikcinin halini ancak karsilikli sustuklari masmavi deniz anlar;cunku ancak susmak caresizlikten uzaklastiriyor;hayallerin de onunla oluyor.Bir kartal:yeterince ozgur,kimsenin ulasamayacagi yuksek kayaliklarda ailesiyle yasiyor.Kartal guclu,kartal yukseklerden ucuyor;ama ucamayan yavrusunun yere dustugunu goruyor,onu kurtarmak isteyen disi kartalin yem olusunu da goruyor.Yuvalari yuksekte,kartal yuce ama caresizlik gercek.Hayaline ulasip pilot olanin ucaginin dusmesi gibi...Balikci yagmurda aglar,kartal yuvayi terkeder...Balikci ruya gormekten,kartal yuvaya donmekten korkar...Bir gun birisi balikciyi denize ittiginde ya da kartalin kanadi kirilip dustugunde asla direnmeyeceklerdir,hayallerine ulasip pilot olanin duserken gulumseyebilecegi gibi...Zamandan bunlari ogrenmeyenlerin cok olmasini dileyerek yok olup kavusana dek...

12 Nisan 2012 Perşembe

Kimsenin Bilmedigi Melodi

Bir gece,aslında yine bir gece ve yeni bir gece:zaman hep hızlı gecerdi gecelerinde.
Geçe kalmak baskalarının hayatlarında bir geç kalmışlıktı ya da kullanılan gündüzün uzantısı...
Saat üçü üç geceydi:yine yataktan ayrılışı.Çok olmamıstı yataga yatışı...
Ama uykusuzluk gecelerı hep en yakın arkadaşı..
'Ama'ları vardı hep kederle tüketmek için karanlıkları...
Hep o son denen sigaraydı yalnızlığını paylaştıgı..
Sigaranın karanlıkta anlam bulan ve tum renklerı barındıran ateşi gittikçe
yaklaşıyordu dudaklarına:ruhsal yıkımlarının sözcüklere donusmesını engelleyen o dudaklarına..
Sonra duman her şeye benziyordu,değişiyordu,yok oluyordu ama yavaş yavaş..Sonra tekrar duman..
Dumanın aheste yok oluşu sanki tüm acılarının içine akışını anlatıyordu:ağır ağır ama derine..
Duman bilirdi zaten tüm içindeki karanlıkları oradan gelmiyor mu zaten,hatta bırakmıyor mu kotuluklerını cıgerlerine..
Zaman ayak uyduramıyordu dumana;hızla tüketiyordu geceyi...
Karanlık maviye dönüyor,sessizlik gürültüye..
Gecenin maskesi çıkıyor her şeyin üzerinden,cıgerleri daha fazla acıyor,elleri titriyor üşüdüğünden,göz kapakları düşüyor..
Sonra yatak,tükenmeyen düşünceler,tükenen beden ve göz kapakları göz yaşlarını tuttukları gibi gündüzüde tutuyor..
Ve uyku,yazıp oynadığı rüyalar,sonra sabah ve diğer insanlar gibi normal taklidi..geceye kavuşma ümidi...

10 Nisan 2012 Salı

Cikar//Cikmaz 2

Sahip olup yillarca el ustunde tuttuktan sonra islevini yitirince bir kenara savurup attigimiz varliklarimiz gibi bedenimiz:amacini kavramaya calismakla gecen hayatimizin kisa suresince ruhumuzun varligini mumkun kilar ama sonunda yipranip yok olur.Ruhumuzun ebediyetine kavustugu;Tanri tarafindan cezalandirip,odullendirildigimiz diyarda yoktur ancak bu illet 'cikar' ; ve ondan arinabilme derecemiz kadar yakinizdir odullendirilmeye o sonsuzlukta..Iyiye kavusmak icin kotuye karsilik vermek icin var bu cikar..Adaletin gerceklestirilememesinin altindan cikar..Haksizliga ugrayinca insan kotulugun oldugu yerde adaletin yetersiz kaldigini anlar,kendisi yargilar..Dogasi geregi objektifligini vicdaninda barindiramadigindan cikarinin pesinde kosar ve bu da kotuluk edenler surusune dahil oldugunun bariz gostergesidir;iste bu da 'cikmaz'..Onyarginin hakimiyetindeki dusunce mekanizmamizin eserleri aslinda hep kotu dedigimiz hislerimiz,belki de biz cikar ile iyiyi besleriz.Ama onyarginin hukmunun onunu kesmek icin tum bilinirligi saflastirmayi duslersek amacimizindan sapariz.Cikar hissi, iyilikle burunmek icin onyargi zirhini delmesi sarti yuzunden hep kotu kalacaktir:Kucuk bir kasabada sut satarak gecinen yasli bir adam sutun cogunu kedilere ve kopeklere verdigi icin hep akli dengesi bozuk diye yer etmisti kasaba halkinin gozunde.Cunku halk adam hayvanlara sut vermediginde daha fazla sut alabilecekti.Hatta hep adamin hayvanlarla konustugu dedikodusunu yaparlardi ki adamin deliligi mesrulassin.Birgun kucuk bir cocuk kasaba meydaninda yasli adama sorar neden hep hayvanlara sut verdigini yasli adam 'cikar'im icin diye cevap verir.Bunu duyan halk onyargilarinin hukmuyle adami kotu ilan eder,deli simdi kotu de olur.Yasli adam kasabanin bir bayram gunu kalabaliga seslenir : cikariniz icin benim hayvanlara sut vermemi istemediniz,bencildiniz;ama ben cikarimi kotulukten arindirip iyilik icin kullandim kediler yikik dokuk evime fare sokmadi,kopekler beni siz kotulerden korudu.Bunu duyan kalabalik cikar sozunu yasli adamin agzindan duyunca verdikleri tepkiyi adama yukledikleri kotu imaji kendi cikarlari dile getirince goze alamadilar,,onyargilarinin zirhlarini delemediler..Girdiklerinin cikmaz oldugunu dusunduler ve deli iste yine sacmaladi diye soylenerek gercege arkalarini donup gittiler...Yasli adamin yolu aydinliga cikar mi cikmaz mi hic bilemediler...

5 Nisan 2012 Perşembe

Erkek Adamdi Deli

Ruhsal yikimlarin cozumu yok ya hani,ancak derinlerine atabiliyor insan zamanin durmayisinin mecburiyetiyle.Duygu dunyasinda deprem olunca insanin tum hisleri yipraniyor,yerle bir olmus binalar gibi.Ozlemeye,acimaya,adil olmaya gucu yetmiyor insanin...Gozlerini kapatmaya korkar mi insan,dememek lazim korkuyor.Bazi kelimleri dile getirmekten korkar mi insan,dememek lazim korkuyor.Hazirliksiz yakalanmanin otesinde hazirlanmanin imkansiz oldugu ama yakalanacaginin en gercek oldugu durumlar var insanin..Tum keskeler anlamsizlasiyor,tum duygular degersizlesiyor..Kimseye anlasilmak tasasi kalmiyor insanin,gercekle ruyasi karisiyor,mutluluklari eksiliyor..Bizi sonsuza dek ayakta tuttacagina hatta bizi biz yaptigina inandigimiz tum degismezlerin yok olusunu seyretme zamani gelince tekrar basliyor zaman daha yavas daha derinde daha gurultulu...Gulucuklerin sesini duyamayinca,uykunun icinde kaybolmayi cok isteyince,konusmaktan cok dusununce iste;dusunduklerin seni kendi dunyalarina hapsedince iste gucu yetmiyor insanin ozlemeye,acimaya,umursamaya,adil olmaya...Ama zamana soz geciremeyip,daha kotusunun varligini yadirgamayip;derinliklerini daha derinlestiriyor insan ruhsal yikimlarini zincirlere vurdugu...Sahne oluyor dunya,rolune saklaniyor insan...Omur kadar uzun bir oyunda oyuncu oluyor insan..Aglamaktan utanirken erkek adam,rolundeki karakterinin yastigi sirilsiklam...Duygu dunyasinda deprem olunca insanin cigliklar sayilamaz oluyor,cok sey anlatiyor ama durmayi bilmeyince insan caresizligini anlatirken deli diyorlar adina...

2 Nisan 2012 Pazartesi

Cikar//Cikmaz 1

Cikar bir silah gibi..Ruhsal bir silah,insanlarin birbirlerinin ruhlarina kastettiklerinde atesledikleri bir silah..Hangi silah insan iliskilerine cozum olmus ki..Ama bu silah mesru gibi,cunku herkes kullaniyor,utanmiyor,acimiyor.Cikarlari ugruna neler heba ediyor insanlar.Hatta 'cikar yol' diye bir soylem var,mesrulastirma cabasina isaret eder gibi..Insanin evrene istigalinden beri sanki yaninda getirdigi ilk hissi bu 'cikar'.Masumiyete dahil edilmeye layik gorulmus cikarlar bile yok degildir,dusunsek buluruz hepimiz.Insani yanlisa goturen duygu ordusunun komutani bu 'cikar'.Cikarlarindan vazgecenler ancak olaganustu durumlarin istisnasinin saflagiyla ovunurler,benliklerini odullendirmek adina.Insan icinde muhakeme ettigi,kendisini sucsuz ilan etmek icin cabaladigi ic mahkemelerinde ilk olarak cikar sucundan affeder kendisini.Cikarini ancak ona hayat verenler karsisinda ezip gectiginde pismanlik duymaz.Tum insanligin sucu olunca cikari icin yasamak,kimse kendisini cezalandirmaz;mesru addedilmistir zaten bu rasyonel tavir.Peki ancak ruhsal varliklarimizin bizi yikabildigi su dunyada nasil olur da cikar gibi kotu bir hissiyatin esaretinde boguluruz...Iste bu da 'cikmaz'.Cikmaza girince insan ya kaciyor ya da boguluyor.Kacsa da nereye kadar,bogulsa da kim tutar...Cikarim davranislarimi asla yonlendirmedi diyebilen insan kendisini sorguladiginda 'cikmaz'a girecektir.Aynadaki yuzunun gormek istedigi olmadigini anlayinca yine 'cikmaz'da oldugu hissedecektir.Kocaman donen carklari olan bir makina gibi hayat;aradaki kucuk carklar goz ardi edilse de goz onundeki buyuk carklar kadar onemlidirler.Bu duzenin her alanindaki adaletsizligi insan 'cikar'inin himayesinde kurmustur ama duygularinin destegini gormezden geldigi icin 'cikmaz'a girmekten kurtulamamistir.Insani ancak duygusal darbeler yikar,bu itirafi hepimiz dile getirmisizdir aynadaki soran gozlerimize...Insandan tum kotu duygularindan arinmis bir yaratik 'cikar' mi/'cikmaz' mi bilinmez ama dusmani yaratan da dostu var eden de yine insan...

30 Mart 2012 Cuma

Doganın Yabancı Dili

Yagmur…Sadece bir su damlasi;okyanusta milyarlarcasi var.Ama colde yagan yagmur…Bazen gunduz yagar yagmur gunesin isiklari gecer damlalarin icinden sanki tum sevdiklerimizle el eleymisiz gibi…Bazen baharda yagar yagmur her bir damlada sevdiklerimizin yuzlerini goruruz birer birer…Hep derler olurken film seridi gibi gecer omrun gozlerinin onunden iste bahar yagmurlarida oyuncalari sadece sevdiklerimizden olusan, mutlu sonla biten filmler gibidir…Bazen gece yagar yagmur sesi urkutur insani,korkarsin cunku simsek eslik eder yagmura;dikenle gul gibi…Bazilarimiz icin tum cektigimiz cilelerdir gecenin karanligina gizlenen yagmurlar,sesi hep o acilari hatirlatir,sanki elinden tutar yatagindan kaldirir,sigarani yakar gibi…Bazen sonbaharda yagar yagmur sanki her damla ayriliklarimizi hatirlatir gibi…Zaten ruzgarlar soguk eser sonbaharlarda,yagmur tenimize degmesin diye saklaniriz hep;hatirlamak istemedigimiz,kactigimiz anilarimiz gibi…Bazen kisin yagmaz yagmur soguktur,cok soguktur dusemez yer yuzune kar olmadan;gunahkarlarin cennete kabul edilmeyisi gibi…Her kar tanesi farklidir,yagmur kadar saf ve anlamli degildir,ama orter yeryuzunun karanliklarini ama gececi..erir gider..susup icimize attiklarimiz gibi..yok olur gider..ya da hapsolur toprak altina..Bazen yazin yagmaz yagmur sicaktir,kavurucu sicaktir;buhar olur gormez kimse yeryuzunde…Ozlem olur yazin yagmur bu dunyadan gocup gidenlerin icimizdeki yansimasi gibi…Bazen hep yagar yagmur bize bir seyler anlatmak istermis gibi…Bazen hic yagmaz yagmur yine bize bir seyler anlatmak istermis gibi…Yagmur…Sadece bir su damlasi;herkesin anilarinda milyarlarcasi var…

25 Mart 2012 Pazar

Gercek Dunya//Yalan Adam

Bir adam..Bulutlara bakıyor,sevdigi her seye benzetiyor..Sigaranin dumani gibiler bulutlar ama tene degemeyecek kadar uzak..Hatta daha beyaz gibiler,ucup gitmiyorlar da..Ne hissetse guzel,bulutlar ona burunuyorlar,ama uzak.Dokunamiyor yine sadece gecmisinde kalip,hatirladikca mutlu olduklarina,bulutlar onlar olsa da.Gunes kacip,bulutlar kaybolunca sigara arkadasi oluyor.Gunes acip,bulutlara kavusunca gulumsemeleri eslik ediyor.Bazen yuce daglara yakinlar bazen sacmasapan bir ucaga..Masumiyetiyle ovunuyor olsa da gecmisine mudahil olmus kotuluklerin de varligini inkar edemiyordu adam..Bunu kendine itiraf edemezdi ama yagmurlarla gelen sonbaharin bulutlari siyahti,kotuluklere burunuyorlardi,onlar olmadan beyaz bulutlara kavusamiyordu..Kara bulutlar itiraf ettirmisti kotuluk olmadan iyiligin olmayacagini adama..Yasamak zorundaydi,herkes gibi o da ihtiyaclari icin cabaliyordu,bulutlardan ayriliyordu zaman zaman,ama ona kusmezlerdi hic,beklerdiler.Bazen gunes oyle siddetle parliyordu ki kiskancligindan tum bulutlar yok oluyordu korkusundan..Sakallarini sevmezdi ama yillar hediyesini sakallarini beyaz renge buruyerek vermisti adama.Cunku kesemedigi,uzattigi sakallari bulutlari hatirlatiyordu,ama yakin.Bir gun yine tahta pencerenin arkasindan seyreylerken bulutlari kapkara oldu dunyasi,kisa sureli bir karanlikti ama anladi,olum yakin.Cok sevdigi beyaz sakallari aslinda olum elcisiymis,onu alip goturecekmis..Sonra dusundu,keske insanlari sevseydi,onlardan mezarini yuce bir dagin tepesinde bulutlara yakin bir yere yapmalarini isterdi.Degerini bilemedigi,gecmisine ittigi,bulutlara giydirdigi mutluluklarina yakin olurdu,ama biliyordu dokunamazdi yine.Sonra bir gun uyudu,uyandiginda bulutlarin arasindaydi,dunyaya dogru bakti,mezarini gordu,ruhunun bedeni gibi esir olmadigini anladi,gulumsedi ve penceresinin arkasindan bulutlara bakmayi,aynada kendisini gormeyi ozledi,uzamis sakallarini gogsunde hissederken....Gecmis guzellikler uzak,hayaller uzak,sigara yakin,olum yakin...

Gercek Otesi Bir Masal

Hic yasanmamis bir zamanda muazzam yakisikli bir soylu kisi yasamis.Varligina inanilamayacak kadar guzel,kugu gibi zarif kadinlarla gecmis hep yasanmamis yillari.Belirsiz bir aralikta yalnizligiyla mucadeleye girismis.Bu gizemli yaris aninda bir kadin kesmis onunu cesaretle.Yakisikli soylu gormezden gelmis,ona ragmen yalnizligiyla yarisa devam etmeye direnmis.Yoruldugu bir anda fark edivermis nereden geldigi mechul kadini.Yalnizligi yarisi onde goturunce bakti olmayacak kendini kandirmakta bulmus cozumu.Mechul kadına karsi askimsi hisler hissettigine inandirmis kendini.Kadin imkansizi yakalamiscasina adamis kendini esi bulunmaz yakisikliya.Olculemeyecek bir zaman sonra yakisikli aliskanligina yenik dusercesine siddetlendirmis hislerini.Kadin imkansizinin aciziyetini gorunce hayal kirikligina ugramis.Geri adimlar atmaya baslamis,ellerini hala yakisikliya uzatirken.Derken geri attigi adimlari ellerini yakisikliginin ellerine dokunamayacak kadar uzaga tasimis kadini.Potansiyelinin olcusunun arttigina inanan kadin genel iliski kurallarina ihanet etmemek istercesine donmus arkasini basmis gitmis,terk etmis yasananlari.El degmemis bir ceylan gibi dolasmaya baslamis kurumus bir okyanus tabaninda.Saymadigi kadar uzunlukta ilerlediginin farkina vardigi bir anda fark etmis imkansizini geride birakip yalnizlikla dansa giristigini.Bir guvercin yollamis yakisiklidan haber getirsin diye.Yalnizligiyla girdigi yaristan kopmamisti yakisikli.Hatta geride birakmisti yalnizligini acimasizca.Guvercin donunce anlatmis bunlari ceylan rolundeki soysuz,silik kadina.Kadin yasanmisliklarina sevinmis,biran dusunmus onsuzluguna uzulmus,sonra bir kez daha imkansizligini anlamis yakisiklinin,sasirmamis ve hep uzaktan izlemis yakisikliyi her zaman oldugu gibi.

Birinci Perde

Bir film gibi hayat ya da hayat gibi bir film izledigimiz.Ne filmler gercek oluyor ne hayatlar film.Boylesi ancak filmlerde olur zaten derken yalan soylemiyor muyuz kendimize?Korkuyoruz daha fazla acinin varligina inanmaktan.Nasil olur da insan boylesine dayanabiliyor,yasamak icin nerede,nasil,kimde anlam buluyor...Boyle sorularla sikistiriyoruz kendimizi koseye,ama nasilsa film diyoruz,az zaman sonra unutuyoruz.En kotunun belirsizligi belki de bizi korkutan.En kotuyu dusunsekte hep daha kotusu yok mu?Boyle dibini goremedigimiz cukurlarla dolu bir dunyada bizi tutan yasama sevincimiz,hayallerimiz,kiskancligimiz,yarislarimiz mi?En kotu senaryolarin basrollerini bu topraklarda yasatan hayalleri mi?Her hedefin,hayalin,kiskancligin,yarisin icinde birisi ya da birileri var,hayati yasamaya deger kilanlar onlar.Biri eksilirse kotuye doner senaryo ama bitmediyse film kalanlardandir.Tumu yok olsa dahi bizi biz yapan yakinimizdakilerin,baska kotu senaryonun mahvolmuslari bizi tutar.Nasil yapar,daha kotu senaryosunu bize anlatir,hissettirir,elini uzatirsin kurtarmaya calisirsin tutmak istersin yapamazsin o daha mahvolmus o daha derine dusmustur cukurda.O zaman anlarsin en kotu senaryonun basrolu olmadigini ve tutunursun hayata.Bu en kotunun belirlenemeyisi kurtarir yok olusu hak edenleri.Yargilanamaz,sorgulanamaz,yadirganamaz onlar.Yok olmayi hak edecek kadar cok degil acimiz,daha kotuyu elbet duyacagiz.

21 Mart 2012 Çarşamba

Kendi Kendine Konusanlar Kervani

Kendi kendine konusanlara deli derler diye ogretirler hep bize daha kucucukken.Daha kucucukken ogreniriz onyargiyi.Deliler goruruz kendisiyle konusan,korkariz,dislariz.Kucuklugumuzu kaybedince,masumlugumuzu yitirince,soylenenleri degil de kendi dusunduklerimizi yasamaya baslayinca anlariz delilerin farksizligini.Herkesin kendi kendisiyle konusarak cozdugu dertlerinin olabilecegini biliriz.Konusmanin ses cikarmaktan farkli anlamlarini kesfederiz.Dusunmenin de aslinda kendi kendimizle sessizce konusmak oldugunu ogreniriz;zaten kendisinden baskasina anlatamayacak kadar agirsa insanin icine attiklari sesin bir anlami kalmaz;bagirarakta konussa,sessiz de konussa kendisiyle duyduklarinin siddeti hep aynidir.Buyudukce yasayarak ogreniriz bunlari;buyumenin yaslanmak olmadigini yasamak oldugunu da ogreniriz.Karsi karisyayken sustuklarimizin da kendi kendine sessizce konustuklarina sahit oldugumuzdaysa anlariz yanliz olmadigimizi,kendi kendisiyle konusanlarin ne kadar da cok oldugunu.Boyleyken,konusmaktan fazla susarken;insan sadece anlasilmayi bekler,kendisini anlatmaya calismadan anlasilmayi bekler.Gucu yetmez gonul almaya,ozlemeye,aglamaya...Ama her insan kendine gore en cok sevendir,en cok ozleyendir,en cok dusunen kaygilanandir.Duygusallikta herkes kraldir,digerleri kole.Kendi kendine konusanlar kervanina girmissen bir kez hep bu duygu egoistliginin esiri olursun.Anlatamazsin kendini,hissettiremezsin duygularini,hep ezilir duygularin,karsindaki hep cok sever,cok ozler,cok dusunur seni ya da oyle zanneder,evet oyle zanneder,anlamaz.Caresizlik duraginda inince bir kere tekrar hayat yolculuguna cikmak zor geliyor insana,duruyor,sessiz sessiz konusuyor kendisiyle,herkese susuyor,anlatamiyor ama anlayis bekliyor.Bu kervana kimler katilir,kimler ayrilir bu kervandan bilinmez,ne zenginler ne fakirlere eslik eder burada bilinmez,ne yabancilar susar karsilikli bu kervanda bilinmez;ama bu kisa zamanda yetisebilmek icin mutlulara deneme yanilmadansa guvenip dimdik durmayi ya da guvenip yenilip yikilmayi secmek gerek.

18 Mart 2012 Pazar

Caresizlige Kadar

Birisi bir yerde,bir zaman,bir sekilde caresiz kalmissa,elinden bir sey gelmemisse,icine atmissa olanlari,donup arkasini gitmek zorunda kalmissa eger gercekten yasamaya baslamis demektir.Her sey o anlari hatirlatir,en gecmisidir o gercek dunyaya getiren caresizlikler,en baglayici onlardir hayata.Arkadasi daha arkadas,sevgiliyi daha sevgili,kardesi daha kardes,babayi daha baba,hayati daha hayat yaparlar.Tum caresiz kalmislarin cigliklarini o zaman duymaya baslarsin,o zaman anlarsin kaybedecek hicbir seyi olmayanlarin en caresizler oldugunu.Ne para,ne guc,ne makam,ne saygi,ne sevgi hicbiri onune gecemez olanlarin.Deger bilmek icin gec kalmaktir caresizlik.Yillar geciyor ama yillar gececek mi bilinmez,belki gecirecek sadece bir gun kalmistir;caresizlige,caresizliklerine deger verdiklerimizin sadece bir gun kalmistir.Hesaplasmalarin dunyasinda olmadigimizi anlamak icin caresiz kalmayi beklemek zorunda degiliz,yalniz kalarak intikam alamayiz kimseden ya da yalniz birakarak.Aslolan arkadas dedigine,sevgili dedigine,kardes dedigine,baba dedigine deger vermektir,caresizlige kadar beklememektir.

15 Mart 2012 Perşembe

Siyah Papatya

Kime sorsan bilir papatyanin beyazligini,hatta beyaz deyince papatya aklina gelenler de vardir.Ama siyah papatyalar da acar bazilarimizin anilarinda.Aslinda beyaz karsilanirlar ama siyah ugurlanirlar.Neyi bekledigimizi bilmedigimiz cok bosluklu zamanlarin cicekleri onlar,kararsizlik tohumlarinin cicekleri.Belkilerin sebep oldugu secimlerin suladigi cicekler onlar.Hayal ettigimiz yuksek katlardaki dairelerimize cikan merdivenlerde verdigimiz molalardaki anlik sevinclerimizin cicekleri onlar.Ama beyaz papatyalardaki gibi onlarinda ortalari sari.Kararsizdik,belki diyorduk,molalarin bitecegini biliyorduk ama basamaklari dinlenmeden,kararli kararsizliklar yasamadan,belkilerle risk almadan ne bekledigimizi bilemezdik;bu yuzden ortalari sari,bazen gozukmeyecek kadar az sari ama sari.Hepimizin siyah papatyalarinin eserleri beyaz papatyalarimiz,hani beyaz deyince aklimiza gelen papatyalar.Bazen yalniz kalinca,sessiz kalinca siyah papatyalarimizi gunese cikaririz,gun yuzunu gosteririz.Cunku gozardi edilmeyecek bir gercek vardir ve en can alici noktadir;soyle ki bizim siyah papatyamiz bir baskasinin,baskalarinin beyaz papatyasi olacaktir.Siyahta olsa,beyaz da olsa solmaz papatyalar anilarda.

14 Mart 2012 Çarşamba

Bildiginiz Sigara

Bildiniz sigara ama sizin bildiginiz.Saati gec bu sigaranin belki de erken cunku sabah cok yakin.Bir pencerenin onunde,sessizken,sari isikla aydinlanirken sokak.Dusunurken ama oyle normal dusunurken degil cektigin nefes,esen ruzgar,dalip gittigin sari sokak hicbir anlam ifade etmezken,camin parmakliklarini,dudagina yaklasan izmariti,dudagina degen parmak uclarini hissetmezken.Dusuncelerin insanin canini acittigini anladigi saatlerin sigarasi bu,zararini umursamayacak kadar agir gelenleri dusundugunuz anlarin sigarasi.Sokakta yururken,yine sabaha yakin saatlerde,parmakliklarin arkasindaki bir pencerede,beyaz atletli,beyaz sacli,burus burus yuzlu bir adami gorup kendinizi onun yerine koydugunuzda akliniza gelen sigara bu,evet o biterken bize ayni saatte yine pencerede sigara icebilecegimizi ama asla ayni tarihte ve ayni guzel bedenle olmayacagini hatirlatan sigara bu.Bildiginiz sigara ama sizin bildiginiz,ama bir sigara degil bin sigara ictigimiz ruhumuz yukselip bedenimiz topraga kavusuncaya dek.

Bir Huznun Hikayesine Gulduk

Bir kac kahraman,ama birbirlerinin kahramanlari onlar.Ait olduklari yerlerdeyken bir gun,ama birbirlerinden ayri yerlerde.Kahramanlardan birinin gunu kotu olur,ama en kotu gunu degil,daha kotusu de olur.Bir pazartesi gunu saat gunduzun ortasini biraz gecmisken,ama bu sefer gecerken biraz durupta gectigi bir gun.Kahramanlardan birinin varligini anlamlandiran kelimelerden birisinin yok oldugu bir gun,ama oyle siradan bir kelime degil.Boylesi bir gunun ertesinde kahramanlar bir araya gelir,ama caresizcesine.Otururlar bir odada,ama gozleri yerde.Kotu gunundeki kahraman kurtarinca yerden gozlerini hepsi bu bir isaretmiscesine eslik ederler bakislarina,ama yine caresizcesine.Varligindan yitiren kahraman icindeki karanligi tutar bir nefes gibi,ama gulumser digerlerine.Paylastiklari gulumsemeleri hatirlatan cumleler kurar icindeki karanligi itercesine,ama sadece onlarin icinde olduklari anilaridir anlattiklari.Sonra bir bir artar gulumsemeler eslik eder diger kahramanlar ona,ama hepsi anlar karanligi kovma vakti oldugunu.Sonra kotu gunundeki kahramanin acilarina gomulunce topragin altina,yani paylasinca acisini toprakla bir bir uzaklasir kahramanlar yanindan,ama ait olmadiklari ve birlikte olduklarini sehre gitmek ve hikayenin bas kahramanini beklemek uzere.En kotu gunu degil demistim ya hani,cunku en kotu gunun devami yoktur,bas kahraman zamana yenik dusercesine doner onlarin yanina,bekledikleri icin,birlikte ama ait olmadiklari sehre.Hepsi bilir o odada o gun bir huznun hikayesine gulduklerini,ama birbirlerinin kahramanlaridir onlar;cunku anlamsizca yanyana olmak isterler,merak ederler birbirlerini,bos bir gunu tuketecekte olsa birlikte tuketirler,cayin icisini anlamlandirmak icin de olsa yanyana olurlar.Bazen karsilikli susarlar,bazen birisi konusr hic birini dinlemez,dusunurler;hepsinin dusunmeleri gerekenler vardir,sadece bas kahraman icin degildir kotu gunler.Kotu gunlerin sahipleri de bas kahramanlar da degisecektir hepsi bilirler.Birbirlerine kizarlar,birlikteyken yalniz hissederler,iclerine attiklarini kusarlar birbirlerine ama sabah olunca yine caylarini icerken birbirlerine gulumserler,ama iclerinden geciyordur elbet hepsinin gelecekte,farkli diyarlarda,farkli insanlarin kahramanlari olacaklari.Birisi yalnizligin kahramani,birisi askin kahramani,birisi dostlugun kahramani,birisi vefanin birisi derdin birisi acinin kahramanidir onlarin ama onlar hep birbirlerinin kahramanlari.Evet hepsi biliyordu o gun bir huznun hikayesine guldukleri,ama ayni hikayenin kahramanlari olduklarini unutmadan.Bazi hikayelerde kahramanlar ve siradanlar vardir,ama bu hikayede sadece kahramanlar var ve sadece kendi kendilerinin kahramanlari onlar.Onlarla bir huznun hikayesine gulduk huznumun hikayesine gulduk ama biz bir huznun hikayesinde gulduk,bazilarimiz kirmizi,bazilarimiz beyaz,bazilarimiz mor ve hala guluz kirmiziyiz,beyaziz,moruz ama bir gun solacagiz. 

13 Mart 2012 Salı

Golge:Bir Benlik Uyarlamasi

Kime sorsan bilir papatyanin beyazligini,hatta beyaz deyince papatya aklina gelenler de vardir.Ama siyah papatyalar da acar bazilarimizin anilarinda.Aslinda beyaz karsilanirlar ama siyah ugurlanirlar.Neyi bekledigimizi bilmedigimiz cok bosluklu zamanlarin cicekleri onlar,kararsizlik tohumlarinin cicekleri.Belkilerin sebep oldugu secimlerin suladigi cicekler onlar.Hayal ettigimiz yuksek katlardaki dairelerimize cikan merdivenlerde verdigimiz molalardaki anlik sevinclerimizin cicekleri onlar.Ama beyaz papatyalardaki gibi onlarinda ortalari sari.Kararsizdik,belki diyorduk,molalarin bitecegini biliyorduk ama basamaklari dinlenmeden,kararli kararsizliklar yasamadan,belkilerle risk almadan ne bekledigimizi bilemezdik;bu yuzden ortalari sari,bazen gozukmeyecek kadar az sari ama sari.Hepimizin siyah papatyalarinin eserleri beyaz papatyalarimiz,hani beyaz deyince aklimiza gelen papatyalar.Bazen yalniz kalinca,sessiz kalinca siyah papatyalarimizi gunese cikaririz,gun yuzunu gosteririz.Cunku gozardi edilmeyecek bir gercek vardir ve en can alici noktadir;soyle ki bizim siyah papatyamiz bir baskasinin,baskalarinin beyaz papatyasi olacaktir.Siyahta olsa,beyaz da olsa solmaz papatyalar anilarda. 

Maske:Benden Bana Tavsiye


Seneler tuketirken tecrubeler biriktiriyoruz,dogrular ediniyoruz.Bunlar belki bizim degerlendirmelerimizle dogan dogrular belki dogru dedigimiz insanlardan edindiklerimiz.Kendi dogrularimizdan bahsederiz aslinda bunlarin bircogu uzerimize yapismis kalintilar.Yillar gectikce benimseriz,kendimizin yapariz.Degismeyen deger yargilarimiz yapariz,tutarlilik sanip gururla arkasinda dururuz.Nasil cesitli etkilerle bezeyerek edindiysek farkli etkilerle de guncellemeyi denemeyiz.Bu katiligimizin sonucunu maskenin azabiyla oderiz.Etkilenme asamasini tamamladigimizi, etkileme evresine geldigimizi dusundugumuz de asla tavsiyelere kulak asmiyor gibi,hep bizim soylediklerimiz hayatin kotuluklerine karsi koruyan zirhlarmis gibi,bizi hayatta one geciren silahlarmis gibi davraniriz maskelerimizin ardinda.Aslinda duyduklarimizin cogunun yillarca dogru sandiklarimizdan daha dogru oldugunu biliriz.Ama tavsiyeleri uygulamanin buyukluk oldugunu kabullenmeyiz.Sonra bu rol yaptigimiz parodi bitince,maskemizi cikarip tum ogutleri,hayatimizin yonunu tam tersine cevirecek olsa bile uygulariz.Bunu sadece biz degil karsimizdakiler de yapar onlarda maske takar.Maskelerin ardinda rol yaparak geciyor degerli ve kisa omrumuz.Aslolan birbirimize ihtiyac duydugumuz,yalnizligin katil oldugu dunyamizda kendi dusuncelerimize koru korune baglanmadan;etkilenmeyi,hayran olmayi,ornek almayi,tavsiyelere saygi duymayi,dogrularimizin en dogru olmadigini unutmamayi bilerek maskelerden vazgecmektir.

11 Mart 2012 Pazar

Bir Sorumsuzluk Davası

Hayallerinde yalnız kalanlar var.Küçücükken bağlanırlar bir ideale,en yücesidir bu ulaşılmak istenenlerin.En büyük reklamlarıdır karakterlerinin,bu hayali haykırmak çevresindekilere.Tüm benlikleri bu yola adanmıştır,ve zamanla girilen savaşın zaferi çarpar kalplerinde.Olmak istedikleri yere açılan kapıdan girince yalnızdırlar hep hayal ettikleri gibi.Zamanla girilen mücadelenin evrilmiş halinden zevk alırlar, çünkü sonunda elde edilen zafer ömürlerini adadıklarıdır.Ama kapının şatafatının ardında çamurlu yollar,zoraki maskeler vardır.Bu lekelere bulanmadan aşılmak istendikçe engeller hayat onları yıpratır ve bir gün son kez uyanırlar hayallerinin dünyasında,yine yalnız ama bu sefer mutsuz.Yalnızlığa uğurlandıkları dünyaya dönerler ama bir daha asla kendileri olamazlar…Böylelerinden çalınmıştır hayalleri,en istedikleri en uzaklaştıkları olmuştur.Devamında ne bir hayal ne bir hedef gülümsetemez onları.Farklıdırlar çünkü ikinci el bir ruh taşırlar.İşte benim davam bu yüzden sorumsuzluk davası.

Bir Esirin Rüyası

Eskimis anilardaki dokunulmamis yesilliklerin ortasinda bir evde,sabaha yaklasan saatlerde,yagmurun catiya vurusunun ahenkli sesiyle uyandim.Yirmili yaslardaydim.Kendimizi avutmak icin tukettiklerimizin sarhosluguyla dalmistim uykuya,hatirlamiyordum eve gelis asamalarimi.O yaslarda hep cesurduk,hep sarhostuk.Karanliga uyanmistim.Doganin en yukseginde en yesilinde oldugumuzdan elektrik kullanmazdik,ay isiginda gecerdi gecelerimiz.Yavasca dogruldum,oksurdum,kim bilir kac sigaranin dumani dolmustu cigerlerime.Tahta kapiyi actim,gicirtisini severdim,gulumsedim.Disarida bir nefes cektim cigerlerime safti,temizdi de bana yabanciydi yakti cigerlerimi.Ben bana yakisani yapip sigara yaktim,cektim,gozlerim kapandi hosluktan,sevdigim duman halkalarindan yaptim.Sabah cok yakindi gece maviye donuyordu.Cok sevdigim hic eskimeyen patikada yurumeye basladim.Yataktan kalktigim gibi cikmistim disariya,soguktu ama ozgurluk sicak.Yurudukce yaslaniyordum,yuzumde cizgiler olusuyor,saclarim sakallarim beyazliyordu.Yurudum,yurudum,yurudum…Yesiller azaliyor,yagmur diniyor,gunes dogacagina daha da karariyordu hava…Sigaram bitti,geriye dondum,demir parmakliklar vardi,tuttum salladim acilmiyorlardi…Geriye dondum karanlik kapkaranlik…Bir ses duyuyordum;kalk,kalk,uyan,uyan…Gozlerimi actim,kogustaki yatagimdayim,kahvalti diyordu bir yabanci.Omrumu mahkum ettikleri kucuk,kalabalik odadaydim.Oyle cok yil tuketmisim ki ruyalarimin sonunda bile hep esirim,uyandigimdaki esaretimi biliyormuscasina…Yine bir sigara,adini bilmedigim bir gun,bir dahaki ruyanin sonuna kavusamamaya,ozgur uyanmaya…

Duyguya Feda!

İlk nefeslerimize eşlik etti gözyaşlarımız;anlamsızlardı,duygusuzlardı.Zamanla duygularımızın fiziksel sonuçlarına katlanmanın otesine gectik,hissettik.Hissetmeye başlayınca belirginleşir  tüm seçimlerimizi duygularımıza feda ettiğimiz.Bazılarımız para,bazılarımız yuva,bazılarımız baba,bazılarımız hayat feda ederiz duygularımıza.Tecrübe de işe yaramaz duygularımızın esaretinden kurtulmaya.Bazen düşünürüz neleri feda edeceğimiz adına,ama düşüncelerimizi de arındıramayız duygularımızdan.Farklı değerde farklı etkide bir sürü duygu…Duygularımızı hak eden farklı yakınlıkta farklı önemde bir sürü insan..Duyguya feda ettiklerimiz,her ne olursa olsun,maddi ya da manevi sonucları acıtmış olsa da mutlu etmiş olsa da pişman etmese…Bu mutluluk ya da acıyı dünyamıza kabul ettiklerimiz derecelendirir.İşte bu kadar önemliyken yakınımızdakiler;onların sebep oldukları duygularımız her şeyimizi feda etmemize değiyorsa eğer onları ancak ölüm yok eder…Bazen arkadas,bazen kankardeş,bazen kardeş,bazen bir sevgili,bazen bir baba….bazen anne….