23 Mayıs 2012 Çarşamba

Son Cümle

Asklariyla meshur bir kasabada bir fahiseydi...Geceleri sokaklardaydi ki kullanilmis ve unutulmus bedenini karanlikla ortebilsin...Yaptigindan utanmazdi cunku kimse neden bedenini sattigini bilemezdi...O da tum aska inancini kaybedenler gibi bu kasabaya gelip asik olabilecegini sanmisti ve hikayesi boyle baslamisti..Kasabada yuzlerce ressam vardi...Ressamlar aski arayan kadinlarin portrelerini cizip vitrinlerine koyarlardi...Kasabaya gelen erkekler hayallerindeki kadinlari portrelerde bulduklarinda satin alip onlari bulmaya calisirlardi..Aska inancini kaybetmislerin deneyecegi bir yontemdi ve kasaba asklar kasabasi degilde sanki ikinci el asiklar kasabasiydi...Onun da portresi satin alinmisti ama aylar gecmesine ragmen onu kimse bulmamisti...Sonra yillar da gecti...Artik tum inanci tukendiginde onun gibi inanci tukenmis erkeklerin yok oluslarini tescilledikleri fahise bedenlerinden birisi olmak istedi ve bu sayede portresini alan erkegin umudunun tukenip bir fahiseye ihtiyac duydugunda belki de ona rastlayabilecegi ihtimali de kendisini kandirmasina yarayabilirdi...Bu kasabanin buyusune inanmisti ama simdi kasabanin asalaklarindandi..Ama kimse bilemezdi onun hikayesini o aski bulmak icin fahiseydi...Bir gun artik portresindeki haline benzemeyecek ve fahise olamayacak kadar yaslandigini hissettiginde askin belki de arayarak ya da bekleyerek bulunamayacagi gerceginden baska hic bir sey ogrenemedigini dusundu...Ya da en onemli gercegi de ogrenmismiydi:asksiz da yasanir ve yaslanilirdi...Tum fahiselerin bir hikayesi vardi onunki de buydu...Belki de tum bunlar aska inancini kaybettigi an her seyini kaybettiginin kanitiydi...Belki de tum bu kasabaya gelenler bu gercegi ogrenmeden olmeyenlerdendi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder