25 Aralık 2013 Çarşamba

Toprağın Derininden

Birey olarak yaşadığımız kente, ülkeye, dünyaya aidiyet hissediyoruz. Çok fazla açıdan tartışmalı dahi olsa yaşam tükettiğimiz alanlar ve sistemler içinde var olmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız ülkeye var olan düzene olan isyanımız aşikar olsa da 'ülkemiz' diyoruz varlığımızı aidiyet temelli ifade ediyoruz. Aslında halkımızın yaşadığı ülke demek başka bir taraftan olaya bakma ihtiyacı hissetmeme sebep oldu. Şu sıralar hangi taraftan bakarsak bakalım kötü kelimelerle niteleyecğimiz olaylar yaşıyoruz. Oysa 'demokrasi' diyerek beyaza boyadığımız düzenden ne kadar da dışlanmis olduğumuzu görmek için de çok acı günler. Meşruiyeti tartışılır demenin az kalacağı açık olan bir sistemin içinde olduğumuzu, egemenlerin filmini izleyen biletli seyircilerden farkımızın olmadığını hissediyorum. Sistemin yazılı ve sözlü sınırlarının, denetleyicilerinin olduğunu savunuyoruz ve bu şekilde insanlık için iyi olanı bize yaşatacağına inanıyoruz. Fakat şuan gündemde olan olaylara müdahil olma aşamasında ne kadar sözlü ve yazılı denetçileriz bunu sorgulamaktan kaçınıyoruz. Belirlenen tarihlerde yapılan seçimlerin yönetime salt katılım olduğunu tartışmadan oylarımızla temsiliyetimizi yani ileri aşamada kendi kendimizi yönettiğimizi ilan ettiğimize inandığımız coskularimizdan ya da öfkelerimizden anlaşılıyor. Oysa egemenler denetçileri, kural savunucuları da kendi aralarından seçiyor ve patron ya da uşak olarak sisteme dahil ediyor. Hangimiz bağımsız bir yargının olduğunu, onlarca yıldır yargılananların adaletin tecellisiyle yüzleştiklerini düşünüyoruz? Hangi açıdan bu yaşananların tarafı olmaktan başka müdahalede bulunduğumuzu düşünüyoruz? Egemenler bir ağaç sanki sistemin tüm kademeleri de yasama, yürütme, yargı... bu ağacın dalları... Birbirlerini besliyorlar, birbirlerine tutunuyorlar ve istemediklerini yok ediyorlar. Biz, halk ise toprağız ağaç bizim üzerimizde yetişiyor onu biz besliyoruz ve büyütüyoruz. Ama kaçmız toprak olduğumuzun farkındayız? Kalbimizden çıkan ağaçların kökleri bizim içimizde, kent bizim,su bizim, ülke bizim, dünya bizim bu ilevsizliği ve dışlanmışlığı aşağıdan yerle bir edelim. 

22 Aralık 2013 Pazar

Tesekkurler

Yasamak denizlerin altinda bulutlarin arasinda topraga basmadan yasamak sonra biraz muzik sonumuz toprakta ve yeseren ormanlari yasatiyoruz.
Yok olacagiz bir gun keske bir gokyuzunde bir ormanda bir denizde hepsi bir goze dolmus son kez karsimda atesler icinde bana bakarken.
Bir gece siradan bir karanlik bir sigara sona giden beton yollar metal tasiyicilar ve cigligi dunyanin insana direnen son ses.