3 Temmuz 2015 Cuma

Leyla

Bir güzel rüzgar
Tam avunulacak saatler
Bir güzel köprü
üzerinden geçtik
Bir sürü güzel ışık
ve boğaz, resmini çektik
Çok güzel kokuyor
Bir hayal kuruyorum
Bir kızımız olmasa da
Bir kedimiz olsun diyorum

27 Haziran 2015 Cumartesi

Haziran Sonu

kendisi yok
iğrenç hissediyorum çok
altımda yatağı
karşımda aynası
ay renginde ışıklar pencereden
kapkaranlık oda perdesinden
her şey onun gibi kokuyor
gözlerim doluyor
baktım, uyumuş
Kızıldeniz sanki aramız
kocaman yarılmış
bir sigara içtim
çok sevdim, kendimden geçtim
ne rüya gördüm ne susadım
uyandım
sarıldım
yine düşünüyorum onu
bir ayın daha sonu

12 Haziran 2015 Cuma

Milena

farklı olmak
asla ne söylemek istediğimi anlamıyorsun
asla neden bahsettiğini anlamıyorum
hırslısın
ben zoru sevmem
tembelsin
ben sorumluluk sahibiyim
sen herkese her şeyi söyleyebilecek kadar özgüvenlisin
ben çekingen
herkesten her şeyi isteyebiliyorsun
ben istemem
çünkü yapmam
sen herkesi sınırlarına dahil eder
onların sınırlarını işgal edersin
ben yapmam, yaptırmam
sen samimisin ben değilim
sen mantıklısın ben duygusal
senin kıskançlığın kendine dair
en çok değerin kendine verilmesini istiyorsun
ben değersizliği kabulleniyorum
sen aşırı şekilcisin
ben asla
sen çok ince hesap yapıyorsun
ben yapamam
sen planlısın ben değilim
sen hesaplısın ben değilim
sen uzun vadelisin ben anlığım
senin kalbini bile beynin yönlendiriyor
asla kendinde kusur bulmuyorsun
biz iyi bir takım değiliz
dedi.

9 Haziran 2015 Salı

Geriye Doğru

kapalı bir perde
iğrenç bir his
tırnaklarım kırıldı
parmak uçlarım kanıyor
koskocaman açmıştım gözlerimi
görmediğim ne varsa
istiyorum
hırslanıyorum
tek bir an
gülmüştüm
aylarca öncesine
düştüm
seviyorum
odaklanıyorum
bittiğinde
bir his sadece
çok ağır içimde
yine geçecek
hemen bitecek
biriktiremiyorum
taşıyamıyorum
hissedemiyorum
ne anı
ne koku
ne korku
istemiyorum
yeniliyorum
onlar şimdi üzgün
hatırlamak zulüm
düşünüp duran
baş üstüne konan
bu günün prensesi
sen bırakma
ben unutuyorum

8 Haziran 2015 Pazartesi

Papatya

Bir belirsizlik papatyaya neden yükleniyor?
Parmaklarından daha güzel bembeyaz yaprakları kopardın attın.
Sonuncusu seviyor dedi ne yapacaksın?
insanı değil papatyayı sev

2 Haziran 2015 Salı

Son Sana

Ne kadar çok sonları seviyoruz
Son bir kez gülüyoruz
Yaşanacakları yaşadık
Tükettik ve başardık
Bir rüzgar esti
Sonumuz geldi
Olduramadığımız ne varsa artık yok
Böyle şeylere karnımız tok
Mutlu olacağız
Yine yeniden yaşayacağız
Paylaştıkta bitmedi
Pişman da oluruz sarhoşta
Yine başlarız, bambaşka
Yanılırız da işte yenisi de biter
Anlamsızlık hep tekrarda

23 Mayıs 2015 Cumartesi

Bir Süre Yazma

Düşünmemeye o kadar odaklanmışım ki sadece seni düşünüyorum
Birden bahar geliyor düşüncelerime yaza yaklaşmış
Sanki güzel bir akşam sarı ışıklar kalabalıkların gürültüleri
Rüzgar da esiyor sanki sana dokunmuş gelirken, yanımdasın
Hep yoksunum ama sarhoşum da oyalanıyorum
Müzikte çalıyor odaksız sohbetler kulaklarımda
Birden yine gerçek oluyor kokunu duyunca her şey
Kış geliyor tüm hayallerime
Eve kapanıyorum
Bak işte şimdi tasarlamadan düzenlemeden yazıyorum
Virgülleri dahi dönüp koymayacağım yanlış yazdığım kelimeler de kalacak
Öyle düşünmemeye odaklanmışım ki sadece senin söylediklerini duyuyorum
Yapacak çok işim yok ama yapmam gereken çok şey var
Sarhoş geldim eve tüm söylediklerin dönüyor beynimde
Dişlerimi fırçalamıyorum biliyorum onlarla savaşıyorum
Terliklerin baş ucumda
Artık tabelanın alarmı ondokuz ondokuzda çalıyor
Dişlerimi fıçaladım da yine sigara içerim
Su da kalmamış evde
Şimdi ne anlatıyorsun diyecekler olacaktır
Anlatırken gizlemeyi severim demiştim sana
Her şeyimi de söylemişim de sonunda yine yenilmişim
Kokma öyle uzaktan uzaktan
Düşünme artık ben de kaçarak gideyim
Hayranlık yok hayal yok belki rüyaların olur
Bir soğuk iyi geceler rüzgarı bana değdi sana geliyor
Umrunda değil biliyorum
Hiç istemiyorum ama sana tükeniyorum

16 Mayıs 2015 Cumartesi

Biriktiremedi

Bir an tüm bilinmezliklerin ve anlam karmaşalarının mucize olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum
Şimdi sen varsın ve ne kadar bilmediğim anlayamadığım şey varsa düşmanım oldu
mucize sensin
Geleceğe kızıyorum bilemiyoruz, kendime kızıyorum tanıyamıyorum
Ne varsa yaşayamadığımız içimde büyütüyorum
Ne kadar vicdanım varsa senle doluyor
Ne kadar özlemim varsa sana dönüşüyor
Şimdi içim dışım sensin
Bir gün gelir de sen olmazsan, içimde biriktirdiklerim ölene kadar yetsin istiyorum

...böyle cümleler yazmıştım  sana sadece sen okumuştun
öyle bir sabah kimse sana günaydın demeden
şimdi herkes okur sen okumazsın
ne çabuk kayboldun
şimdi yoksun
ne kadar hoşçakal diyemediysem
o kadar merhaba diliyorum

3 Mayıs 2015 Pazar

Birden

Şimdi seni çok az da olsa görmeye razıyım
şarkılar dinler fazla fazla uyurum
Haftalar sonra da görmeden belki konuşabilsem yetinirim
çok düşünür çok merak ederim
Ay ya da aylar geçerse eğer konuşmadan düşünmeye razı olabilirim
ancak herkesle paylaştıklarına erişir, sevinirim
Yıl, yıllar geçince sadece bazen hatırlarım
Ah bu her şeye alışmalar
ne yazık ki istemediğim ne varsa olacaklar

Basit

Her şeyin öncesinde
çünkü henüz sorasındaki zorunluluklardan geçmeye güç toplayamadım
dakikalar sonra da maruz kalacağım
biriktirmeye de başlamak sancısı çekiyorum
keskin vazgeçişleri de özlemiyorum
artık dedim artık
kapkaranlık karşımda
arkamda koskocaman dünya ve kalabalıklar yok sanki
kimsesiz değil bundan sonra düşüncelerim
tahtadan bir iskelede ayaklarımı suya bırakmış gibiyim
güzel bir ses var gizlenmiş bir mavi ve kokusu tüm ağaçların
rüzgar sağ olsun
ne mücadele aklımda ne geçtiğim ne geleceğim
İstanbul'da da değil ruhum
uçsuz bucaksızlık karşımdaki
neyse güneş doğsun şimdilik
tüm sarılar bana hatırlatsın
ne varsa basite indirmeyi başarabileyim
buraya kadar her şey iyi gidiyor
uzaklar aramızda kalsın, benimseyelim de alışmayalım

28 Nisan 2015 Salı

Sarsıntı


     Kendimle konuşmayı nasıl da seviyorum. Delilik mi bilmiyorum ama aslında sessizlik içeren bir durum bu ve insanı içine çekiyor, yazmaktan bahsediyorum. Bu benliğimin bağımsız bir alanını ifade ediyor çünkü yazdığım gibi konuşamıyorum. Buna öyle odaklanmışım ki hep çıkış yolum gibi gördüm ama pekte öyle olmadığını fark ediyorum. Her seferinde birbiri ardına yollara girip daha da derine batıyorum. Sonunda bunun bencilliğe sebep olduğunu anlamaya başladım. Bencilliğe sebep oluyordu çünkü yazdıklarımın tüm etkilerini diğer insanlarla ortaklaştığım alanlara yansıtıyorum. Yazıp kurtulmak yerine yazıp yaşamak gerekiyormuş. Şahit olunan geçmiş zamanı yüklemlerimden çıkarmam gerektiğini de bu sayede anlıyorum, umarım başarabilirim. Başlayan ama bitmeyen yollar açıyorum kendime her yazdığımda ve artık bunun bilincine varıyorum. İnsan ne zaman daha çok şaşırır hiç tahmin edemiyor. Tüm duyguları şaşırmak olarak ifade etmek hoşuma gidiyor. Çünkü çok üzüldüğüme de çok sevdiğime de şaşıracak haldeyim.

(Sanki şehirler güneş battıktan sonra hüznü, batmadan önce mutluluğu andırıyor. Gündüz, tüm maviler yeşiller bir arada duruyor. İnsanların yüzlerini görebiliyorsun. Çok uzaktaki her şeyin ayrıntıları da yanlarında oluyor. Aslında güneşli bir bahar gününde şehirler mutluluğu andırıyor demek daha doğru. Güneş battıktan sonra her şey farklılaşıyor. Karanlık hüküm sürüyor. Sokakları aydınlatan sarı ışıklar ve kaynağı belirsiz tüm seslerin oluşturduğu gürültü ortaya çıkıyor. Sonra ayrıntısızlaşan yüzler ve uzaklar oluşuyor. Tüm duyduğum müzikler hüzünlü geliyor. O zaman ılık bir sonbahar gecesinde şehirler hüznü andırıyor.)
     
     Sarsılmak böyle bir şey sanırım. Ne anlatacağımı hissedebiliyorum fakat sarsıldıkça insan toparlayamıyor. Uzun zaman insanları kırmamaktan güç aldığımın farkındayım. İlişkilerim sevimli oluyor. Hayatım boyunca iki kişiyle tüm bağlarım kopmuştu. Şimdi onlardan yalnızca bir tanesiyle hiç bir bağım yok. Böyle olunca insan kendisini iyi olarak tanımlıyor. Bu alanda öyle güçlü hissediyormuşum ki şimdi hata yapınca deprem etkisi yaratıyor. Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak vurgusu sanırım.

     Şimdi ne istersin diye sorsalar tüm bu farkındalığa erişmeme sebep olacak bir insanı hayatım boyunca yanımda görmek diyebilirim. Öyle de olmuştu fakat ben farkına varamamışım. Öğrenmeye başlamıştım, kendimi anlatmaktan öte anlamaya başlamıştım. Fakat öyle bir sarhoşluk anına kapılmışım ki geri dönüşü olmayan hatalar yaptım. Daha kendimi tam olarak anlayamadan bahsettiğim bencilliğimin kurbanı oldum. Yine şaşırdım çünkü bu kadar yakınıma kimseyi almadığımı anladım. Bana bir şok lazımdı belki ama öyle olmadı her şeyi yerle bir eden bir sarsıntıya maruz kaldım. Şimdi insanları anlamak daha kolay olacak. Herkesi aynı kefeye koymak saçma olur elbet ama herkesin anlattıklarını öncelikle düşünmek, verdiği değeri kavramak ve ona göre hareket etmek gerekiyormuş. Ben onursuzluk ediyormuşum. Kendimi düşünüp anlamadan yaptığım tüm çıkarımlara karşımdakileri kurban ediyormuşum. İnsana ''o hiç öyle olur mu asıl olan budur'' demek ne kadar da çaresizceymiş.

     Henüz sarsıntının ertesine geçememişken fazla anlaşılır konuşamadığımı biliyorum. Daha sonrasında kendimi çok daha iyi anlayabileceğimi ve değiştirebileceğimi hissediyorum. Hep değiştiğimi ve değişime bağımlı olduğumu sanıyordum ama kendime sakladığım dünyamı hiç değiştirememişim. Şimdi onu açıp tek bir kişiye dahi gösterdiğimde ne kadar da yetersiz kaldığıma ikna oldum. Şanslıyım, bu sayede kendimden çıkıp başkalarının dünyasına da girebileceğim. Şanssızım, hayatımda hiç tecrübe edemediğim bir eşsizlikten yoksun kalacağım. Kendime saklamak istediğim duygular biraz fazla olduğundan anlatırken sorun yaşıyorum.

     Son olarak insan gerçek şefkati annesinden öğreniyor ve ona bağımlı oluyormuş. Ben ilgiyle şefkati karıştırmışım. Ben şefkate muhtacım ilgiye değil sanırım.





25 Mart 2015 Çarşamba

Çok Sonradan

Bir ses duydum çok sonradan
sert bir rüzgardan tokat gibi çarptı yüzüme
öylece bakakaldım karanlıkların hakimiyetine
yanıp sönen, tükenen geçmişime
okudum biraz, hayal ettim, yeniden yaşar gibiydim
bazen şaşırdım
öyle bir gün olacak yine diye
bir kaç satıra mahkum olacağım
şimdiden bir bağ kurayım
pişman olayım
çok sonradan yine de mutlu olayım