tag:blogger.com,1999:blog-71955118599468987082024-03-13T12:07:53.238-07:00Kendi Ordusunun KomutanıYazdığım gibi konusamıyorum..
akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.comBlogger99125tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-47948705032839344862015-07-03T17:44:00.000-07:002015-07-03T17:44:07.952-07:00LeylaBir güzel rüzgar<br />
Tam avunulacak saatler<br />
Bir güzel köprü<br />
üzerinden geçtik<br />
Bir sürü güzel ışık<br />
ve boğaz, resmini çektik<br />
Çok güzel kokuyor<br />
Bir hayal kuruyorum<br />
Bir kızımız olmasa da<br />
Bir kedimiz olsun diyorumakbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-83397185360937555282015-06-27T14:50:00.000-07:002015-06-27T14:57:06.447-07:00Haziran Sonukendisi yok<br />
iğrenç hissediyorum çok<br />
altımda yatağı<br />
karşımda aynası<br />
ay renginde ışıklar pencereden<br />
kapkaranlık oda perdesinden<br />
her şey onun gibi kokuyor<br />
gözlerim doluyor<br />
baktım, uyumuş<br />
Kızıldeniz sanki aramız<br />
kocaman yarılmış<br />
bir sigara içtim<br />
çok sevdim, kendimden geçtim<br />
ne rüya gördüm ne susadım<br />
uyandım<br />
sarıldım<br />
yine düşünüyorum onu<br />
bir ayın daha sonu<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-80945752071118319132015-06-12T16:40:00.000-07:002015-06-12T16:40:17.862-07:00Milenafarklı olmak<br />
asla ne söylemek istediğimi anlamıyorsun<br />
asla neden bahsettiğini anlamıyorum<br />
hırslısın<br />
ben zoru sevmem<br />
tembelsin<br />
ben sorumluluk sahibiyim<br />
sen herkese her şeyi söyleyebilecek kadar özgüvenlisin<br />
ben çekingen<br />
herkesten her şeyi isteyebiliyorsun<br />
ben istemem<br />
çünkü yapmam<br />
sen herkesi sınırlarına dahil eder<br />
onların sınırlarını işgal edersin<br />
ben yapmam, yaptırmam<br />
sen samimisin ben değilim<br />
sen mantıklısın ben duygusal<br />
senin kıskançlığın kendine dair<br />
en çok değerin kendine verilmesini istiyorsun<br />
ben değersizliği kabulleniyorum<br />
sen aşırı şekilcisin<br />
ben asla<br />
sen çok ince hesap yapıyorsun<br />
ben yapamam<br />
sen planlısın ben değilim<br />
sen hesaplısın ben değilim<br />
sen uzun vadelisin ben anlığım<br />
senin kalbini bile beynin yönlendiriyor<br />
asla kendinde kusur bulmuyorsun<br />
biz iyi bir takım değiliz<br />
dedi.akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-19181012924105733352015-06-09T16:07:00.000-07:002015-06-09T16:07:08.574-07:00Geriye Doğru kapalı bir perde<br />
iğrenç bir his<br />
tırnaklarım kırıldı<br />
parmak uçlarım kanıyor<br />
koskocaman açmıştım gözlerimi<br />
görmediğim ne varsa<br />
istiyorum<br />
hırslanıyorum<br />
tek bir an<br />
gülmüştüm<br />
aylarca öncesine<br />
düştüm<br />
seviyorum<br />
odaklanıyorum<br />
bittiğinde<br />
bir his sadece<br />
çok ağır içimde<br />
yine geçecek<br />
hemen bitecek<br />
biriktiremiyorum<br />
taşıyamıyorum<br />
hissedemiyorum<br />
ne anı<br />
ne koku<br />
ne korku<br />
istemiyorum<br />
yeniliyorum<br />
onlar şimdi üzgün<br />
hatırlamak zulüm<br />
düşünüp duran<br />
baş üstüne konan<br />
bu günün prensesi<br />
sen bırakma<br />
ben unutuyorum<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-36485824591800678372015-06-08T17:17:00.000-07:002015-06-08T17:17:22.256-07:00PapatyaBir belirsizlik papatyaya neden yükleniyor?<br />
Parmaklarından daha güzel bembeyaz yaprakları kopardın attın.<br />
Sonuncusu seviyor dedi ne yapacaksın?<br />
insanı değil papatyayı sev<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-15246860850311719602015-06-02T17:03:00.000-07:002015-06-02T17:03:21.964-07:00Son SanaNe kadar çok sonları seviyoruz<br />
Son bir kez gülüyoruz<br />
Yaşanacakları yaşadık<br />
Tükettik ve başardık<br />
Bir rüzgar esti<br />
Sonumuz geldi<br />
Olduramadığımız ne varsa artık yok<br />
Böyle şeylere karnımız tok<br />
Mutlu olacağız<br />
Yine yeniden yaşayacağız<br />
Paylaştıkta bitmedi<br />
Pişman da oluruz sarhoşta<br />
Yine başlarız, bambaşka<br />
Yanılırız da işte yenisi de biter<br />
Anlamsızlık hep tekrardaakbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-88441743260566368852015-05-23T15:43:00.000-07:002015-05-23T15:43:43.573-07:00Bir Süre YazmaDüşünmemeye o kadar odaklanmışım ki sadece seni düşünüyorum<br />
Birden bahar geliyor düşüncelerime yaza yaklaşmış<br />
Sanki güzel bir akşam sarı ışıklar kalabalıkların gürültüleri<br />
Rüzgar da esiyor sanki sana dokunmuş gelirken, yanımdasın<br />
Hep yoksunum ama sarhoşum da oyalanıyorum<br />
Müzikte çalıyor odaksız sohbetler kulaklarımda<br />
Birden yine gerçek oluyor kokunu duyunca her şey<br />
Kış geliyor tüm hayallerime<br />
Eve kapanıyorum<br />
Bak işte şimdi tasarlamadan düzenlemeden yazıyorum<br />
Virgülleri dahi dönüp koymayacağım yanlış yazdığım kelimeler de kalacak<br />
Öyle düşünmemeye odaklanmışım ki sadece senin söylediklerini duyuyorum<br />
Yapacak çok işim yok ama yapmam gereken çok şey var<br />
Sarhoş geldim eve tüm söylediklerin dönüyor beynimde<br />
Dişlerimi fırçalamıyorum biliyorum onlarla savaşıyorum<br />
Terliklerin baş ucumda<br />
Artık tabelanın alarmı ondokuz ondokuzda çalıyor<br />
Dişlerimi fıçaladım da yine sigara içerim<br />
Su da kalmamış evde<br />
Şimdi ne anlatıyorsun diyecekler olacaktır<br />
Anlatırken gizlemeyi severim demiştim sana<br />
Her şeyimi de söylemişim de sonunda yine yenilmişim<br />
Kokma öyle uzaktan uzaktan<br />
Düşünme artık ben de kaçarak gideyim<br />
Hayranlık yok hayal yok belki rüyaların olur<br />
Bir soğuk iyi geceler rüzgarı bana değdi sana geliyor<br />
Umrunda değil biliyorum<br />
Hiç istemiyorum ama sana tükeniyorumakbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-66014685136904940232015-05-16T14:20:00.000-07:002015-05-16T14:20:17.751-07:00BiriktiremediBir an tüm bilinmezliklerin ve anlam karmaşalarının mucize olduğunu düşündüğümü hatırlıyorum<br />
Şimdi sen varsın ve ne kadar bilmediğim anlayamadığım şey varsa düşmanım oldu<br />
mucize sensin<br />
Geleceğe kızıyorum bilemiyoruz, kendime kızıyorum tanıyamıyorum<br />
Ne varsa yaşayamadığımız içimde büyütüyorum<br />
Ne kadar vicdanım varsa senle doluyor<br />
Ne kadar özlemim varsa sana dönüşüyor<br />
Şimdi içim dışım sensin<br />
Bir gün gelir de sen olmazsan, içimde biriktirdiklerim ölene kadar yetsin istiyorum<br />
<br />
...böyle cümleler yazmıştım sana sadece sen okumuştun<br />
öyle bir sabah kimse sana günaydın demeden<br />
şimdi herkes okur sen okumazsın<br />
ne çabuk kayboldun<br />
şimdi yoksun<br />
ne kadar hoşçakal diyemediysem<br />
o kadar merhaba diliyorumakbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-91439849812036369812015-05-03T21:49:00.004-07:002015-05-03T21:49:49.496-07:00BirdenŞimdi seni çok az da olsa görmeye razıyım<br />
şarkılar dinler fazla fazla uyurum<br />
Haftalar sonra da görmeden belki konuşabilsem yetinirim<br />
çok düşünür çok merak ederim<br />
Ay ya da aylar geçerse eğer konuşmadan düşünmeye razı olabilirim<br />
ancak herkesle paylaştıklarına erişir, sevinirim<br />
Yıl, yıllar geçince sadece bazen hatırlarım<br />
Ah bu her şeye alışmalar<br />
ne yazık ki istemediğim ne varsa olacaklar<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-83887135796078535892015-05-03T13:16:00.000-07:002015-05-03T13:16:40.384-07:00BasitHer şeyin öncesinde<br />
çünkü henüz sorasındaki zorunluluklardan geçmeye güç toplayamadım<br />
dakikalar sonra da maruz kalacağım<br />
biriktirmeye de başlamak sancısı çekiyorum<br />
keskin vazgeçişleri de özlemiyorum<br />
artık dedim artık<br />
kapkaranlık karşımda<br />
arkamda koskocaman dünya ve kalabalıklar yok sanki<br />
kimsesiz değil bundan sonra düşüncelerim<br />
tahtadan bir iskelede ayaklarımı suya bırakmış gibiyim<br />
güzel bir ses var gizlenmiş bir mavi ve kokusu tüm ağaçların<br />
rüzgar sağ olsun<br />
ne mücadele aklımda ne geçtiğim ne geleceğim<br />
İstanbul'da da değil ruhum<br />
uçsuz bucaksızlık karşımdaki<br />
neyse güneş doğsun şimdilik<br />
tüm sarılar bana hatırlatsın<br />
ne varsa basite indirmeyi başarabileyim<br />
buraya kadar her şey iyi gidiyor<br />
uzaklar aramızda kalsın, benimseyelim de alışmayalımakbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-87538756045996727332015-04-28T07:07:00.000-07:002015-04-28T07:07:07.131-07:00 Sarsıntı<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%; margin-top: 0.42cm; page-break-after: avoid;">
<span style="font-size: large;"><br /></span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Times New Roman, serif;"> Kendimle
konuşmayı nasıl da seviyorum. Delilik mi bilmiyorum ama aslında
sessizlik içeren bir durum bu ve insanı içine çekiyor, yazmaktan
bahsediyorum. Bu benliğimin bağımsız bir alanını ifade ediyor
çünkü yazdığım gibi konuşamıyorum. Buna öyle odaklanmışım
ki hep çıkış yolum gibi gördüm ama pekte öyle olmadığını
fark ediyorum. Her seferinde birbiri ardına yollara girip daha da
derine batıyorum. Sonunda bunun bencilliğe sebep olduğunu anlamaya
başladım. Bencilliğe sebep oluyordu çünkü yazdıklarımın tüm
etkilerini diğer insanlarla ortaklaştığım alanlara yansıtıyorum.
Yazıp kurtulmak yerine yazıp yaşamak gerekiyormuş. Şahit olunan
geçmiş zamanı yüklemlerimden çıkarmam gerektiğini de bu sayede
anlıyorum, umarım başarabilirim. Başlayan ama bitmeyen yollar
açıyorum kendime her yazdığımda ve artık bunun bilincine
varıyorum. İnsan ne zaman daha çok şaşırır hiç tahmin
edemiyor. Tüm duyguları şaşırmak olarak ifade etmek hoşuma
gidiyor. Çünkü çok üzüldüğüme de çok sevdiğime de
şaşıracak haldeyim. </span>
</span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"> (Sanki
şehirler güneş battıktan sonra hüznü, batmadan önce mutluluğu
andırıyor. Gündüz, tüm maviler yeşiller bir arada duruyor.
İnsanların yüzlerini görebiliyorsun. Çok uzaktaki her şeyin
ayrıntıları da yanlarında oluyor. Aslında güneşli bir bahar
gününde şehirler mutluluğu andırıyor demek daha doğru. Güneş
battıktan sonra her şey farklılaşıyor. Karanlık hüküm
sürüyor. Sokakları aydınlatan sarı ışıklar ve kaynağı
belirsiz tüm seslerin oluşturduğu gürültü ortaya çıkıyor.
Sonra ayrıntısızlaşan yüzler ve uzaklar oluşuyor. Tüm duyduğum
müzikler hüzünlü geliyor. O zaman ılık bir sonbahar gecesinde
şehirler hüznü andırıyor.)</span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"> </span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Times New Roman, serif;"> Sarsılmak
böyle bir şey sanırım. Ne anlatacağımı hissedebiliyorum fakat
sarsıldıkça insan toparlayamıyor. Uzun zaman insanları
kırmamaktan güç aldığımın farkındayım. İlişkilerim sevimli
oluyor. Hayatım boyunca iki kişiyle tüm bağlarım kopmuştu.
Şimdi onlardan yalnızca bir tanesiyle hiç bir bağım yok. Böyle
olunca insan kendisini iyi olarak tanımlıyor. Bu alanda öyle güçlü
hissediyormuşum ki şimdi hata yapınca deprem etkisi yaratıyor.
Hiçbir şey artık eskisi gibi olmayacak vurgusu sanırım. </span>
</span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"> </span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-size: large;"><span style="font-family: Times New Roman, serif;"> Şimdi
ne istersin diye sorsalar tüm bu farkındalığa erişmeme sebep
olacak bir insanı hayatım boyunca yanımda görmek diyebilirim.
Öyle de olmuştu fakat ben farkına varamamışım. Öğrenmeye
başlamıştım, kendimi anlatmaktan öte anlamaya başlamıştım.
Fakat öyle bir sarhoşluk anına kapılmışım ki geri dönüşü
olmayan hatalar yaptım. Daha kendimi tam olarak anlayamadan
bahsettiğim bencilliğimin kurbanı oldum. Yine şaşırdım çünkü
bu kadar yakınıma kimseyi almadığımı anladım. Bana bir şok
lazımdı belki ama öyle olmadı her şeyi yerle bir eden bir
sarsıntıya maruz kaldım. Şimdi insanları anlamak daha kolay
olacak. Herkesi aynı kefeye koymak saçma olur elbet ama herkesin
anlattıklarını öncelikle düşünmek, verdiği değeri kavramak
ve ona göre hareket etmek gerekiyormuş. Ben onursuzluk ediyormuşum.
Kendimi düşünüp anlamadan yaptığım tüm çıkarımlara
karşımdakileri kurban ediyormuşum. İnsana <i>''o hiç öyle olur
mu asıl olan budur''</i> demek ne kadar da çaresizceymiş. </span>
</span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-size: large;"><br /><span style="font-family: 'Times New Roman', serif; line-height: 150%;"> Henüz
sarsıntının ertesine geçememişken fazla anlaşılır
konuşamadığımı biliyorum. Daha sonrasında kendimi çok daha iyi
anlayabileceğimi ve değiştirebileceğimi hissediyorum. Hep
değiştiğimi ve değişime bağımlı olduğumu sanıyordum ama
kendime sakladığım dünyamı hiç değiştirememişim. Şimdi onu
açıp tek bir kişiye dahi gösterdiğimde ne kadar da yetersiz
kaldığıma ikna oldum. Şanslıyım, bu sayede kendimden çıkıp
başkalarının dünyasına da girebileceğim. Şanssızım,
hayatımda hiç tecrübe edemediğim bir eşsizlikten yoksun
kalacağım. Kendime saklamak istediğim duygular biraz fazla
olduğundan anlatırken sorun yaşıyorum.</span></span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"><br /></span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-family: Times New Roman, serif; font-size: large;"> Son
olarak insan gerçek şefkati annesinden öğreniyor ve ona bağımlı
oluyormuş. Ben ilgiyle şefkati karıştırmışım. Ben şefkate
muhtacım ilgiye değil sanırım.</span></div>
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-size: large;"><br /><br />
</span></div>
<br />
<div align="JUSTIFY" style="line-height: 150%;">
<span style="font-size: large;"><br /></span><br />
</div>
akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-13762213974557902892015-03-25T18:57:00.003-07:002015-03-25T18:57:58.878-07:00Çok SonradanBir ses duydum çok sonradan<br />
sert bir rüzgardan tokat gibi çarptı yüzüme<br />
öylece bakakaldım karanlıkların hakimiyetine<br />
yanıp sönen, tükenen geçmişime<br />
okudum biraz, hayal ettim, yeniden yaşar gibiydim<br />
bazen şaşırdım<br />
öyle bir gün olacak yine diye<br />
bir kaç satıra mahkum olacağım<br />
şimdiden bir bağ kurayım<br />
pişman olayım<br />
çok sonradan yine de mutlu olayım<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-11402080746201754972014-04-18T10:12:00.001-07:002014-04-18T10:12:45.012-07:003. GünSanki küçük bir odada geçirilen uzun zamanın hızlandırılmış halde gösterildiği ve ekranın köşesinde bu hızlı anlara ayak uyduran bir dijital saatin olduğu bir filmin kahramanı gibi hissetmişti. Kalkıyor, su içiyor, yeniden oturuyor, sigara içiyor ve odasına hapsoluyordu. Sözsüz bir şarkı çaldığı anda gündüzden kalma bir kaç olay geldi aklına. Yaşları farklı bir kaç kişinin olduğu sohbet ortamında bulunmuştu. Gündelik yaşam alışkanlıkları eleştirisi ile başlayan konuşmalar politikleşmişti ve artık onu dişarıya iterken öfkelendiriyordu da. Arınmak için bir duygu kazanmış oluyordu. Dinliyordu fakat susmak gittikçe zor hale geliyordu. Duydukları onu yaralıyor fakat öldüremiyordu. O an duyduklarının iğrençliğinden sıçrayanlar onu boğabilirdi ve öfkeden arınmak bu kadar kolay sağlanabilirdi. Bir kez konuşacağım ve susacağım dedi. Böylece öfkesinin uşaklığını yapıp kendisine ihanet etse dahi bir arınma yaşarım diye düşünmüştü. Sustuğunda uzunca bir süre konuştuğunu anladı ve öfkesi ötelenmişti. Kendisinden daha genç biri 'haklı olabilirsin fakat ben emeğimin karşılığını almış olup daha fazla maddi varlığa sahip olsaydım eğer inandığım dinin günah diye nitelendirdiklerini daha fazla yapacağım, örneğin daha fazla alkol tüketeceğim. Bu da gösteriyor ki benim hakkımı gasp edenler bana iyilik yapıyorlar' dedi. Bunu duyduğunda ölmüştü işte ve öfkesi dahil tümden hissizleşmişti. Gözleri doldu ve bir içki daha içmek için cam şişenin metal kapağını çakmağıyla açtı. Ne demek gerekiyor diye düşünemeyecek kadar sarsılmıştı. Şimdi yeni saatlerin içine düştükçe daha fazla ölmenin arınmak için çözüm olmadığını anladı. akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-86566023912327200522014-04-16T15:36:00.001-07:002014-04-16T15:36:51.070-07:002. Günİlk arınma günü analizi için bu gününü feda ediyordu. Çatışma an ile olunca sıkışıp kalmak aşikar diye düşündü. Tüm var olanları an ile hapsetmişti ve arınırken tüm zamanlardan bir kurtuluşu da gerçekleştirmeliydi. Bağımsız bir bilinç mümkün müydü? Tüm bilinçaltını var eden öğretileri yok edebilir miydi? Yalnızca ölmeden önceki o anda hissedeceği tüm duyguları merak etti. Sağır ve dilsiz olacağını biliyordu. Bir önceki günü böyle değerlendirdi. Basit düşünüyordu fakat karmaşayı işaret ediyordu. Karışık olan her şeyi bağımsız kılmak dinozorlar ölene kadar mıydı? Tekrarlardan sakınamıyordu. Bir ayraç olmak için yaşamamış olmayı dahi göze alabilirdi. akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-34843315191477209452014-04-16T14:25:00.001-07:002014-04-16T14:51:35.505-07:00Bazi Duygulardan Arinma Denemeleri<div> 1. Gün</div><div><br></div><div>Bir an evet bir ana indirgedi tüm kederleri. Sonra pencereden dışarıya baktı. Belli belirsiz kendi yansımasını gördü. Oysa arkasında bir sokak, sarı ışıklar ve ağaçlar vardı. Düşündü, yalnızdı ve dünya arkasında onu terk etmiş ve saklanmış gibiydi. Müzik sesini duydu birden kederine fon olan. Bir cümle dedi, öyle bir cümle kurmalıyım ki bu keder hissinden arınmalıyım. Geceyi seviyordu ama gecenin dikeni derin bir çukurda bir mutsuzluktu. Çukura su doluyordu ve boğulmaya ramak kalmıştı. Çukurlardaki suların ne kadar kalabalık olduğunu da biliyordu ve havadaki sertçe sıkılmış tüm yumruklar bu çukurlardan yükseliyordu. Yalnızlığım ana dair ve yeryüzü çukurlarında kalabalığız diye düşündü. Cümleyi arıyordu, evet kederden arınmak için kendi yüzüne çarpacağı o cümle. Ruhunun sesi kesilmişti ve ayağa kalktı. Dışarıya çıkmalıyım, ruhumun esaretinden kurtulmalıyım diye düşündü. Kalktı, giyindi ve düşünmeden çıktı. Bir yırtılma anının içinden geçti sanki. Gürültüler duyuyordu. Düşüncelerinin şöleninden bir melodi değil, yakınlardaki bir konserin sesleriydi. İşte dedi dünyayı duyduğum an ve gerçekliğe karışabilirim. Sesin geldiği yöne gitti ve konser alanına ulaştı. Kalabalık içinde, elleri cebinde uyum sağlamaya çalışıyordu. Kafasını kaldırdı, bir sigara içti ve kederden arınmak istemediğini anladı. Çünkü dünyayı örten bir battaniye gibi keder de onun duygularını örtüyordu. Belki de bir turnusoldu...</div><div><br></div>akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-17230362364738208532014-01-31T18:07:00.000-08:002014-01-31T18:07:08.494-08:00Sarsan Kelimeler<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt; line-height: 115%;">Ölmediği
için mutsuz olan bir adam ne düşünür? Çok fazlayız ölmeyi kaçış değil bir zafer
olarak görenler. Bir sigaraya sarılmış, karanlık ile kararmış iç dünyamız
arasında bembeyaz bir dumanla köprü kuruyoruz. Böyle düşsel dünyayı gerçek
üzerinde hüküm sürer hale getirdiğimizde bir balıkçı ya da sokakta yaşayan bir
evsiz hayal edip onlara hikayeler yazarak anlamsız bir dünyada var olduğumuzu
meşrulaştırıyoruz. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt; line-height: 115%;">Balıkçının
teknesi kayıtsız mı? O tekneyi kullanmak için bir tür ehliyete ihtiyaç duymaz
mı? Teknenin vergisini ödemesi gerekmez mi? Duygu yüklü o kadar cümleden sonra
böyle maddeye yönelmek ne kadar da yazdıklarımı kötüleştiriyor değil mi? Bir
ekmeğe ihtiyaç duymak ya da sağlığını kaybetmemek için tedavi görmek o
hayallerimizin gerçek balıkçısının da hakkı değil midir? Bir haktan bahsetmek o
kadar mücadeleyi olumsuzlayan argüman varken ne kadar da içtenlikten uzak değil
mi? Bir evsizin de kendisini hayat macerasına katmak isteyenlerin armağanlarını
kabul ederken onlara hissettirdikleri düzene ayak uyduranların vicdanları ile
düzen arasındaki bağları kuvvetlendirmesi için bir araç haline gelmiyor mu? Ya
da bilgisini bağımsız ve özgür hale getirip bir çeşit intihar yolculuğuna
çıkması mı tökezletecek birbirinden beslenen isyanın karşısında duran çarkların
işleyişini? Nereden bakıyoruz hayata ve nereye koyuyoruz tüm biriktirdiğimiz
duygularımızı? Ah insanlar diyoruz ne kadar çok rengi barındırıyor ilişkileri.
'Gerçeklik' karşısında en azından iç dünyamızda bir özgürlük alanı
oluşturabilmek için çabalamak bir mücadele alanı olabilir mi? Nasıl olsun bir
değerlendirmeler silsilesi içinde bağımsız düşünceyi var edebilecek bilinç. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<br /></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt; line-height: 115%;">Durduğumuz
zamanlar var. Düşünüp duruyoruz, ağlayıp duruyoruz, susup duruyoruz, bir anlama
çabasından kurtulamıyoruz. 'Mutluluk' kelimesi altına sıkıştırılmış güzel
duygularımızı düzene iliştiriyor muyuz? Soru sormak cevap vermeye gerek
kalmadan mı güzel? Bir doğruluktan bahsedecek erginlikte olma iddiasında
bulunmak saçma. Kuşatılmış bir bilinçle ve farklı sonuçları olan o aynı tecrübelerle
bunu gerçekleştirebilmek ne mümkün. Daha mümkün olmayan ne kadar da çok şey
var. Yukarıdan bakınca dünyaya başka bir dünya mümkün derken kapalı
gözlerimizin ardına saklanmaktan kaçamamak diye bir durum mevcut. Nedir bunu
alt üst edecek çözüm? Bir çözüme inanmayacak karamsarlık kolaylığına da
kaçabiliriz. Ama en azından bir zıtlık durumu oluşturup dünyaya aşağıdan
bakabilir miyiz? Dünyaya aşağıdan bakanları bulabilir miyiz? Onları bulsak ne
yaparız? El ele tutuşup pasif halimize mi katarız. Bir yol bulmak, bir yöntem
geliştirmek nasıl mümkün hale gelir diye düşünüp zamana mı yeniliriz? İşte bir
kelime olarak 'mücadele' böyle çetrefilli eksik analizlerin denizinde de olsa
bir dalga gibi var oluyor. <o:p></o:p></span></div>
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<span style="font-family: 'Times New Roman', serif; font-size: 14pt; line-height: 115%;">Tüm
çıkmazları beyaza boyayan ya da herkesin kendi rengine boyamasını mümkün kılan
bir hal 'mücadele'. Kızıl bir bayrak ya da tüm renkleri alt üst etmiş kara bir
bayrak. Zamanı yenecek bir yön. Zamanın öncülük ettiği geçen, süregelen her
şeye karşı zaferler elde edilecek bir alan. Aradığımız her şey için en meşru
zemin. Düzene dahil olup sürat yapmak ya da düzenin dışında bir gemiye binip
süzülmek arasından gökyüzünün sonsuzluğunu yaran bir çare. Bir müzik çalarken,
uyuşmuş bir kafa ile bir sigarayla ya da pahalı olan her şeyin sahipliğine
erişmişliğin 'zaferini' yaşarken de, başarmak nedir ben yaşadım düşüncesine
mağlup olurken de 'mücadele'. </span><o:p></o:p></div>
<br />
<div class="MsoNormal" style="text-indent: 36.0pt;">
<br /></div>
akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-64444604415503294382014-01-18T18:22:00.001-08:002014-01-19T07:50:02.146-08:00Hepimiz Yitirdik<span style="background-color: black; color: white;"><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 13.333333969116211px;"><span style="line-height: 14.719999313354492px;">Kim olarak doğmak isterdik bence yine kendimiz. Başkalarını anlamak ya da değerlendirmek yerine tüm ötekilerle dünyayı paylaşmak gerek. Kurallar, yetkiler, seçimler ve ya güçler ne için var? Daha güzel bir dünya ya da kazanımları devam ettirmek için değil mi? Bugün insanlar neden öldürülüyor? Savaşlar neden var? Hrant Dink daha güzel bir dünya için mi katledildi? Ermeniler, Kürtler, aleviler bu dünyada olmasa daha güzel bir dünya mı olacak? Şuanda iktidar sahipleri ya da egemenlere yetki veren insanlar ötekilerini yok etmelerini mi istiyorlar? Kültür diyoruz, birlikte yüz yılların birikimi sonucunda oluşturulan mutlu hayatların kesişimleri değil mi kültür? Sevdiğimiz ait olduğumuzu hissettiğimiz kültüre hiç mi katkısı yok ötekilerin? Herkesin en azından yasamaya hakki var. Görmezden gelmeden topraklarımızı, kültürümüzü, dünyamızı paylaşmalıyız. Birlikte mutluluklar inşa etmeliyiz. Benim sıfatlarım, seçimlerim, dinim, siyasi düşüncem </span></span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 13.333333969116211px;"><span style="line-height: 15.333333015441895px;">katledilmeyi</span></span><span style="font-family: Arial, sans-serif; font-size: 13.333333969116211px;"><span style="line-height: 14.719999313354492px;"> <wbr></wbr>gerektirebilir mi? Paylaşamayacak kadar az şeyimiz yok. Doğduk ve sinirli zaman sonra yok olacağız. Birbirimizi yok etmeyelim ve nefretimizle egemenlere bu yetkiyi vermeyelim. Evet tüm ötekilere nefret duyanlar bu katliamlara katkı sağlayanlardır. Zaman dünyayı hiç bir kötülükten arındırmıyor. Çünkü insanlar yeniden var oluyor ve kendi kötülüklerini yaşatıyorlar. O son resim. Hrant Dink‘in yerde yattığı ve üzerinin örtülü olduğu. Onu gören insan nasıl olur da hissizleşir ve hesabını sormadan yasamaya devam edebilir. Bir Ermeni kendisini o resimdeki gibi hayal ederek daha nasıl yasayacak. Bir baba, bir es bir çocuk, bir anne daha yok edilmesin. Bu yitirilişler bir olmanın zincirlerini güçlü kılmalı ve dayanışmayı, mücadeleyi sonsuz kılmalı. Eşit bir dünya hayal etmek yetmez. Sahip çıkmak önemli. Göz yumma ve Hrant Dink'i kalbinde ve mücadelende yasat. Buradayız. Ahparig.</span></span></span>akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-10952768184452950832014-01-16T14:52:00.001-08:002014-01-16T14:52:56.894-08:00Ara Bulucu<div><br></div><div>Dar zamanlar yasiyoruz. Az zamanimiz var demek istemedim. Ama bir sikismislik halinin zamani dar geliyor. Bir ‘siradan’ gunun sonunda hissediyoruz. Gun sonlari gunesin batisi diye ogretilir. Karanliga sari bir isikla meydan okurken, durup cildirmamak icin direniyoruz. Yasam ne ugruna tuketilir? Ilk once bellegimizle catisiyoruz. Zamanimizi kara bir delik icine cekerken inandiklarimiz ve inanacaklarimiz celisiyor. Bu kadar mi saglam orulmus hapsoldugumuz kotuluk duvarlari diye dusunuyoruz. Insan bu duvarlari var olusuna kendisi mi ekliyor? Mutluluk ve cekilesi bir dunya icin birlikte olmak bir utopya mi? ‘Utopya’ kelimesi vicdan rahatlatip boyun egmek icin mi var? Goruyoruz, icindeyiz curumusluklerin ve insanin canina; en degerlisine kasteden argumanlarin ayakta tuttugu duzenin hukum surdugunu. Oteki kavramina lanet ediyoruz. Deneyimledik, yeterince kavram ogrendik kotulugu tum bilinclerce kabullenilmis olan. Boyle buhranli muhakemelerin esiri olmadik mi hepimiz farkli dillerde, farkli yerlerde ve farkli zamanlarda? Ogretilmis ve bize efendi edilen ‘kurallar’ sebep olmadi mi bu yasamak istemiyorum deyislerimize? Iste bu olmasi gereken ozgurlukler dunyasinin kuralsizliklari diye dusunmedik mi? Hangimiz bir gun cikip hayal ettigimiz yeryuzu icin ‘utopya’ perdesini yirtip oz dogruluga kavusmasinin mucadelesinin kodlarina kendimizi tam olarak inandirip elimizden tutacak insanlara anlatmaya kalma gucunu hissettik tum mental hafizamizda? Yasamak icin okumak, yasamak icin yazmak kadar sikistigimizi hissediyorum. Bir an hayran olup bir an hayal kirikligina ugruyoruz. Ofkelendigimiz duzene dogadan gelen bir tas ile karsilik verirken mi ozgurduk? Oylesine inanmis ve isyana sarilmis insanlarin arasinda sagir ve dilsiz kalmisken mi yeniden dogup, sonsuza kosmak istedik? Bir denizi, ormani, topragi, gokyuzunu kim sevmez ki? Insandan gelmis tum zararina maruz kaldigimiz bu gunes kadar yakici karanliklar. Mucadele inanmaktan daha yuce. Gercek olmayacak deseler de bir elin tutup seni baska bir dunya mumkun ben yanindayim ve biz o dunyada yasayacagiz bak benim elimi tutaninda elinden tutan var demesi kadar masum ve bir o kadar da nefes bize mucadele. Bir gun olmek ve olumde var olmak kacinilmaz olsa da mucadele anlamsizlasmayacaktir.</div><div><br></div><br><div class="separator" style="clear: both;"><a href="https://lh6.googleusercontent.com/-1DMskcIKy1M/UthixpUXdII/AAAAAAAAAOA/P-HbbbV4wq8/s640/blogger-image-990929397.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://lh6.googleusercontent.com/-1DMskcIKy1M/UthixpUXdII/AAAAAAAAAOA/P-HbbbV4wq8/s640/blogger-image-990929397.jpg"></a></div>akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-7052745890558799942014-01-13T17:04:00.001-08:002014-01-13T17:11:09.588-08:00Yerel Zihniyet<div style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', 'Bitstream Charter', Times, serif; font-size: 14px; line-height: 21px; margin-bottom: 1.3em;">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="http://3.bp.blogspot.com/-29fpN25mx2o/UtSOlEfdGjI/AAAAAAAAANs/ksEEk9SBaDo/s1600/tarlabasi_istanbul.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="http://3.bp.blogspot.com/-29fpN25mx2o/UtSOlEfdGjI/AAAAAAAAANs/ksEEk9SBaDo/s320/tarlabasi_istanbul.jpg" width="232" /></a></div>
<span style="color: #f3f3f3;">Uzun yıllardır ülkemizde hatta dünyanın her yerinde egemen olan zihniyetler azınlık haklarına, yaşam biçimlerine, inançlarına kısacası tüm değerlerine çeşitli yöntemlerle saldırarak sindirme politikaları uyguluyor. Azınlık derken aslında sadece dini ya da etnik olarak algılanmamalı diye düşünüyorum. Farklı düşünmek üzerinden de azınlık olmak mümkündür. Ülkemizde egemen zihniyet çeşitli açılardan tanımlanabilir. En belirgin haliyle din üzerinden oluşturulan bir hakim zihniyet mevcut. Bunu şuan gündemdeki savaşın taraflarının kendilerini ifade ediş biçimlerinden anlayabiliriz. Ülkemizde sindirme politikalarının dini veya etnik tüm örneklerine onlarca yıldır tanık oluyoruz. Halkların değerlerine saldırarak yapılan sindirmelerin en vahşi örnekleri ülkemizde gerçekleşti ve artık bunu inkar edenlerin oranı da gittikçe azalıyor. Sindirme üzerinden yapılan baskıların yıllardır dorukta olduğunu söylemek mümkün fakat kitlesel tepki düzleminde Gezi direnişinde doruğa ulaştığını söylemek doğru olacaktır. Egemen zihniyet dışındaki tüm düşünüş tarzlarına ve yaşam biçimlerine yapılan saldırılara verilen tepkiyi iliklerimize kadar hissetmiştik. Şuan yaşanan savaşın taraflarının neoliberal politikalar ışığında rantı nasıl yaratıp kime dağıttığı ve rezilce yöntemler kullandığını dile getirmenin yanında ülkenin yasama, yürütme ve yargı erklerini kendilerinden farklı olarak değerlendirdikleri tüm kesimleri dönüştürme ya da yok etmek için kullandıklarının ülkedeki tüm duyarlı/duyarsız herkesin farkına vardığı aşikar. 'Özel Yetkili Mahkemeler' de görülen tüm davalarda da bunu görmek mümkündür. Adalet herkes için var ve herkes bir zaman, bir yerde, bir açıdan azınlık olacaktır sözlerini de hatırlatmak istiyorum. Tüm bunlardan kısaca bahsetmemin sebebi önümüzde yapılacak olan seçimlere bağlamak. İlk olarak yerel seçimler uygulanacak, iktidarın kent politikalarını da sindirme politikası diye nitelendirmek yanlış olmayacaktır. Gezi'de de oluşturulmak/ dayatılmak istenen kent zihniyeti ve kurulumu/ dönüşümü karşısında durulmuştu. Kentsel dönüşüm/ seçkinleştirme(mutenalaştırma)/ mülksüzleştirmeye karşı çıkış açısından da bir bilinç geliştirilmişti. Oluşturulan park meclisleri/ forumların kent hakkı için mücadele ettiklerini de yaşayarak deneyimliyoruz. Gezi'den sonra da bu mücadelenin başarılı kazanımlarına şahit olduk. Tüm bu karşı çıkışların sindirme politikalarının karşısında durduğu tespitini yapmayı önemli buluyorum ve önümüzdeki seçimlerde bu sindirme politikaları karşısında duruş bilincinin halkın oy tercihi açısından belirleyici olduğunu düşünüyorum. Yerelde bu sindirme politikasına karşı politika oluşturan ve bunu kentlerin gerçek sahiplerine anlatan siyasi partilerin ciddi kazanımlar elde edeceğini düşünüyorum. Yerel seçimlerde halkın siyasi tercih açısından da bunu bir kırılma olarak görüyorum. Gezi direnişinden dersimizi aldık diye söylem geliştiren siyasi partilerin de bu dersi özelde bu sindirme politikalarına karşı duruş olarak değerlendirmeleri gerektiğini düşünüyorum.</span></div>
<div style="font-family: Georgia, 'Times New Roman', 'Bitstream Charter', Times, serif; font-size: 14px; line-height: 21px; margin-bottom: 1.3em;">
<span style="color: #f3f3f3;">Ayrıca bakınız: <a data-mce-href="http://akbulutgkhan.blogspot.fr/2013/01/turkiyede-2002-sonrasi-kentseldonusum.html" href="http://akbulutgkhan.blogspot.fr/2013/01/turkiyede-2002-sonrasi-kentseldonusum.html">http://akbulutgkhan.blogspot.fr/2013/01/turkiyede-2002-sonrasi-kentseldonusum.html</a></span></div>
akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-68678590711851084142014-01-08T15:39:00.000-08:002014-01-08T15:39:49.092-08:00Kapalı BeyazGüneşin altında bir açık cezaevi<br />
gökyüzünü görmek ne kadar kolay<br />
mavide özgür olanlar<br />
yetmeyenler de var<br />
siyahı, yeşili, kırmızı ve moru<br />
arzulamak ve yıkıp geçmek<br />
geriye bakıp acı çekmek<br />
gözlerin içinde bir gökyüzü<br />
adımlar terse ve isteksiz<br />
gökyüzünde mi özgürlük<br />
kaçmak denize doğru<br />
gerisi ilerisi yok denizin<br />
zincirler yok<br />
yeşil,kırmızı,mavi,mor ve siyah<br />
denize batmış<br />
durmak iste ve yalnızlığının denizinde nefessiz kal<br />
ihtiyaç duyduğunda insana karaya çık<br />
ama deniz hep senin ve dönmek özgürlükse...<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-34785188331327101932014-01-03T20:03:00.001-08:002014-01-03T20:03:43.794-08:00Uzaklar<span style="background-color: black; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Kuşkuların gerçekliği yanılsamaya dönüştürüyor</span></span><br />
<span style="background-color: black; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">gördüklerin yoklar</span></span><br />
<span style="background-color: black; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">yaprak kahverengi ama örtmüyor grilerini,</span></span><br />
<span style="background-color: black; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">düşmüyor...</span></span><br />
<span style="background-color: black; line-height: 17.984375px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Gittiğin yerdeki kapılar kapalı değil </span></span><br />
<span style="background-color: black; line-height: 17.984375px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">içeride yoklar hayal ettiklerin </span></span><br />
<span style="background-color: black; color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">rüzgar esiyor ama süpürmüyor sırılsıklam caddeleri...</span><br />
<span style="background-color: black; color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">Kapatma gözlerini çözüm değil</span><br />
<span style="background-color: black; color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">rüyaların, hayallerin yok ediyor çarelerini</span><br />
<span style="background-color: black; color: #f3f3f3; font-family: Helvetica Neue, Arial, Helvetica, sans-serif;">güneş doğuyor ama aydınlatmıyor gölgeleri,</span><br />
<span style="background-color: black; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3;">Olmamışlar gözlerinin önünden gitmiyor</span></span><br />
<span style="background-color: black; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3;">yağmur yağıyor ve sen tedirginsin...</span></span><br />
<span style="background-color: black; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3;">Kaybetmeyeceksen de yok edeceksin...</span></span><br />
<span style="background-color: black; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><span style="color: #f3f3f3;"><br /></span></span>
<span style="background-color: white; font-family: 'Helvetica Neue', Arial, Helvetica, sans-serif; line-height: 17.99715805053711px; white-space: pre-wrap;"><br /></span>akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-49553790421463321972013-12-25T21:03:00.001-08:002013-12-25T21:23:57.335-08:00Toprağın Derininden<span style="background-color: black; font-family: Arial, Verdana, sans-serif; font-size: 14px;"><span style="color: white;">Birey olarak yaşadığımız kente, ülkeye, dünyaya aidiyet hissediyoruz. Çok fazla açıdan tartışmalı dahi olsa yaşam tükettiğimiz alanlar ve sistemler içinde var olmaya çalışıyoruz. Yaşadığımız ülkeye var olan düzene olan isyanımız aşikar olsa da 'ülkemiz' diyoruz varlığımızı aidiyet temelli ifade ediyoruz. Aslında halkımızın yaşadığı ülke demek başka bir taraftan olaya bakma ihtiyacı hissetmeme sebep oldu. Şu sıralar hangi taraftan bakarsak bakalım kötü kelimelerle niteleyecğimiz olaylar yaşıyoruz. Oysa 'demokrasi' diyerek beyaza boyadığımız düzenden ne kadar da dışlanmis olduğumuzu görmek için de çok acı günler. Meşruiyeti tartışılır demenin az kalacağı açık olan bir sistemin içinde olduğumuzu, egemenlerin filmini izleyen biletli seyircilerden farkımızın olmadığını hissediyorum. Sistemin yazılı ve sözlü sınırlarının, denetleyicilerinin olduğunu savunuyoruz ve bu şekilde insanlık için iyi olanı bize yaşatacağına inanıyoruz. Fakat şuan gündemde olan olaylara müdahil olma aşamasında ne kadar sözlü ve yazılı denetçileriz bunu sorgulamaktan kaçınıyoruz. Belirlenen tarihlerde yapılan seçimlerin yönetime salt katılım olduğunu tartışmadan oylarımızla temsiliyetimizi yani ileri aşamada kendi kendimizi yönettiğimizi ilan ettiğimize inandığımız coskularimizdan ya da öfkelerimizden anlaşılıyor. Oysa egemenler denetçileri, kural savunucuları da kendi aralarından seçiyor ve patron ya da uşak olarak sisteme dahil ediyor. Hangimiz bağımsız bir yargının olduğunu, onlarca yıldır yargılananların adaletin tecellisiyle yüzleştiklerini düşünüyoruz? Hangi açıdan bu yaşananların tarafı olmaktan başka müdahalede bulunduğumuzu düşünüyoruz? Egemenler bir ağaç sanki sistemin tüm kademeleri de yasama, yürütme, yargı... bu ağacın dalları... Birbirlerini besliyorlar, birbirlerine tutunuyorlar ve istemediklerini yok ediyorlar. Biz, halk ise toprağız ağaç bizim üzerimizde yetişiyor onu biz besliyoruz ve büyütüyoruz. Ama kaçmız toprak olduğumuzun farkındayız? Kalbimizden çıkan ağaçların kökleri bizim içimizde, kent bizim,su bizim, ülke bizim, dünya bizim bu ilevsizliği ve dışlanmışlığı aşağıdan yerle bir edelim. </span></span>akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-87254126098935852822013-12-22T21:08:00.001-08:002013-12-22T21:08:26.393-08:00Tesekkurler<div><span style="font-family: 'Helvetica Neue Light', HelveticaNeue-Light, helvetica, arial, sans-serif;">Yasamak denizlerin altinda bulutlarin arasinda topraga basmadan yasamak sonra biraz muzik sonumuz toprakta ve yeseren ormanlari yasatiyoruz.</span></div><div>Yok olacagiz bir gun keske bir gokyuzunde bir ormanda bir denizde hepsi bir goze dolmus son kez karsimda atesler icinde bana bakarken.</div><div>Bir gece siradan bir karanlik bir sigara sona giden beton yollar metal tasiyicilar ve cigligi dunyanin insana direnen son ses. </div>akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-57770471186036988092013-11-19T21:20:00.000-08:002013-11-19T21:20:59.067-08:00Her neredeysenBir balkondan<br />
sivrilen kardan beyaz dağları terk eden bulutlara bakarken insan<br />
yaşadığı an, savrulduğu düzen, ait olduğu kalabalıklar ve itaat ettiği kuralları düşündü.<br />
Bir an sanki boşluktaydı ve hayal edebilirdi...<br />
Başka bir dünya dedi ve uzattı ellerini sonra bir ışık dağların ardından...<br />
Bir işaret değildi elbet kurtuluşa,<br />
gözlerini kırpmaya zorlandı ve gerçeğe itildi güneş tarafından...<br />
Arkasını döndü rüyalara ve teslim etti her şeyini karanlığa...<br />
Kapkaranlık bir düzen, bulut beyazı hayaller ve güneş kadar yakıcı gerçekler...<br />
<br />
<br />
<br />
<br />akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-7195511859946898708.post-35000575280372064842013-10-27T12:55:00.001-07:002013-10-27T12:55:49.587-07:00Bir Hüzün Anı<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, sans-serif; line-height: 115%;">Duyarlılık kelimesi altına saklanmış hislerin ertesinde
bir hüzün anına yakalandım. Bu anın kaynağı ülkemizde hayatın tüm alanlarında
insanların taşıdığı ağırlıkların aslında hiçte uzak olmayan mesafelerde
örneklerinin neredeyse hiç olmaması. Bazen uzun bazen kısa hissi veren nice bir
aylar yaşıyoruz. Farklı bir ülkede geçirdiğim ilk bir ayımdan yazıyorum.
Çeşitli nedenlerden dolayı küçük bir Fransız şehrinde (Grenoble) bulunuyorum.
Şehrin günlük akışı İstanbul’dan sonra insana çok yavaş geliyor. İnsanlar,
otobüsler, bisikletler, otomobiller, tramvaylar; her şey çok yavaş sanki… Bu
yavaşlık insanı düşünmeye itiyor diye bir algıya kapıldım. Düşünüyorum ve
hüzünleniyorum. Ülkemizde siyasi, etnik, dini vb. alanlarda insanlar üzerinde
çok ağır baskılar olduğu aşikar. Burada insanların bu baskılardan sıyrıldıkları
gözüküyor. Sahip oldukları özellikleri
kavgaya değil de ortaklaşmalarını çeşitlendirmek için kullanıyor ve bir sürü
insanın durup düşünüp hayalini kurduğu hayat tarzını inşa ediyorlar. Hep tüm
insanlığın sıradan diye tabir ettiğimiz bir hayat tarzına sahip olduğunda mutlu
olacağını hayal ederim. Burada bu hayalimin bir anlamda gerçekliğinden bir
örneğe şahit oluyorum. Tüm şehir sanki hiçbir sınır olmadan halkın yaşam alanı
haline getirilmeye çalışılmış. İnsanın bilinçaltını yaralayan hatta kanatan,
üzerinde baskı oluşturan ögeler şehirde konumlandırılmamış. Doğa, şehir
hayatına direkt olarak dahil oluyor. Demek istediğim gökdelenlerin şehri
yücelteceği değil ağaçların, hayvanların, çiçeklerin, nehirlerin şehri göklere
erdireceği ortak algı haline gelmiş gibi gözüküyor. Saygı sanırım en ciddiye alınan
kavramlardan birisi. İnsanlar birbirlerine karşı saygılarını yarıştırıyorlar.
Yaşlı ve engellilerin hayatın bu kadar içinde olduğu bir şehir sanırım azdır.
İster istemez sakat ve yaşlı oranının fazla olabileceğini düşündüm fakat hiçte
öyle olmadığı kanısına vardım. Tüm bu gözlemlerimin doğruluğundan asla emin
değilim fakat bir anlamda yaşadığım bu kadar kısa sürede şaşkınlıkla tanık
olduğum ülkemizden aşırı derecede farklı bu durumları yazıya dahil etme
çabasındayım. Bir aksilik olmadığı takdirde burada geçireceğim bir yıl sonunda
bana bu hüzün anını yaşatan tüm farklılıkların gerçekliğini en azından kendime
kanıtlar düzeyde olabilirim diye umuyorum. Yaşlılar, engelliler, hamileler
diyordum parklar, bahçeler… Motorlu taşıt belasından burada da kesinlikle
örnekler görmek mümkün fakat bisiklet kullanan insanlar kesinlikle motorlu
taşıt kullananlardan fazla. Burada bir bisiklet edindim ve kesinlikle hayatım
boyunca bisiklet kullanmayı bir alışkanlık haline getirmeyi düşünüyorum. Bir aile düşünün anne, baba, farklı yaşlarda
çocuklar bir pazar günü hep birlikte yeşil bir alanın içinde nehrin kenarında
bir patikada birlikte kasklarını takmış bisiklet kullanıyor.. Bu şehirde
yaşayanların büyük bir çoğunluğu kesinlikle bu ailecek yapılan bisiklet
gezintisini yaşayarak tecrübe ediyor. En önemlisi şehrin tüm taşıtlar için inşa
edilmiş yollarında bisikletler için ayrılmış bir yol bulunuyor. İşine, okuluna
herhangi bir aktivitesine bisikletle giden insanları görmek mümkün. Şaşılacak şekilde motorlu taşıtlar kesinlikle
geçiş önceliğini bisikletlere veriyorlar. Bu hayat tarzını temellendiren gerçek
öğenin ise düzen olduğunu düşünüyorum.
Bu düzenin yazısız fakat ortak anlayış, ortak akıl çerçevesinde kolektif
hale getirdiğini gözlemlemekte zor olmayacaktır. Daha önceden bahsettiğim gibi
şehir küçük olduğundan sanırım düzeni sağlamak kolaylaşıyor. İnsanın azlığı bu
düzen oluşurken sanırım katalizör görevi görmüş. Bir anı gözümde canlandı bir
önceki cümleyi yazarken; her buluşma ortamında yaşanan siyasi tartışmalar, başka
bir dünya hayali gibi durumları arkadaş ortamımda her yaşadığımda bir arkadaşım
her zaman ‘bu dünyada arzulanan düzeni kurmak için insanların yarısından
fazlasının yok olması gerekiyor’ derdi. Sanırım bu şehirde beni insan azlığını
düzen oluşumunun katalizörü olarak görmem arkadaşımın düşüncesini destekler bir
konuma getirdi. Düzenin kolektif akılla oluşturulduğuna inanmama sebep olarak
insanların kesinlikle aceleci ve sıkılgan olmamalarını görüyorum. Bu düzen
sayesinde de sanırım bisiklet yaygınlaşmış ve sporun kesinlikle hiç görmediğim
dalları dahi bu şehirde yapılır hale gelmiş. Bir gün iki ağacın arasına
bağlanmış bir ipin üzerinde yürüyen insanlar gördüğümden sporun hiç görmediğim
dalları açıklamasını yapmakta kendimi zorunlu hissettim. İnsan ilişkilerinden
de bahsetmek istiyorum fakat derinlikli bir konu olduğundan bana çarpıcı gelen
bir örnekle yetinmeye çalışacağım. Sokakta yaşayan insanlar burada gözle
görülür şekilde fazla fakat çarpıcı gelen tarafları bu insanlar kendi hayat
görüşleri doğrultusunda sokakta yaşamayı seçen insanlar. Zorunda kalıp
sokaklarda yaşamıyorlar istedikleri için bu şekilde var oluyorlar. Her yaştan
insan var aralarında. Yerlerde oturup bir şeyler içip şarkı söylüyorlar.
Sanırım karınlarını insanlardan topladıkları paralarla doyuruyorlar. Fakat
kesinlikle saygısızlık yapmıyorlar. En kibar cümleleri seçip isteklerini dile
getiriyorlar ve reddedenlere teşekkür edip kabalık etmiyorlar. Hatta para
istedikleri insanlarla uzun uzun sohbet ettiklerine şahit oldum. Konuşmanın
konusunu da onların belirlediğini düşünmüyorum. Hepsinin sahip olduğu bir
hayvan var. Genelde köpekleri olduğunu gördüm. Fransızca konusunda yeterli
seviyeye geldiğimi düşündüğüm bir anda onlarla muhabbet etmeyi çok istiyorum ve
kesinlikle nerede yaşadıklarını soracağım. Bir günün içine dalıp yaşarcasına
onu anlatıyor havasında yazıyorum sanırım ve günü geceye sözlüklerle
döndürebilirim. Gece olduğunda İstanbul’un kalabalık, gürültülü eğlence
anlayışı burada yok. Kalabalık ve gürültülü derken aslında ben de eğlencenin bu
şekilde olanından sanırım daha çok zevk alıyorum. Buranın yavaş, sakin, huzurlu
insanları arasında daha asimile olamadığımdan sanırım bu düşüncenin etkisi
altındayım. Bu küçük şehirde insanlar geceleri barlarda oturup sohbet
ediyorlar. Evet, sadece sohbet ediyorlar ve dans edilen bir barın olmadığına
eminim diyebilirim. Bir elin parmaklarından daha az sayıda disko var ve sadece
organize edilen partiler olduğunda kalabalık oluyor. Sanırım organizasyon da
ortak akıl ürünü bu şehirde. Sohbet demiştim, şehrin insanları sohbete
doymuyormuşçasına saatlerce konuşabiliyorlar. Bunu nasıl başardıklarını da
mantıklı bir temele oturtmaya çalıştığımda çok düşünmeye iten bir dokusu
olduğunu söylemiştim; şehrin sanırım bu özelliği insanlara konuşabilecekleri bu
denli sınırsız konuyu sunuyor. Şehrin klasik Fransız filmlerinde şahit
olduğumuz tipik şehirlerle ortak özelliklerinden bahsetmeyi düşünmüyorum.
Tarihi dokusu, tiyatroları, kiliseleri, katedralleri… Tüm bu olumlu sıfatıyla
ödüllendirerek anlattığım özellikler beni bu hüzne boğdu. Dünya canlılara
mesken olmak için var olmuş diye basitçe düşünen insanlara öfkelenmemek gerek.
En basit haliyle bu temelde bir hayat tarzına sahip olmak için çok fazla
kullanacak kelimemiz var. Saygı, paylaşmak, dinlemek, empati yapmak… <o:p></o:p></span></div>
<br />
<div class="MsoNormal">
<span style="font-family: Arial, sans-serif; line-height: 115%;">Ülkemizde insanlar gerçekten siyasi, dini, etnik
ayrılıklarından dolayı sıradan hayatlar yaşayamaz hale geldi. Bu dönemde benim
gibi üniversite çağlarında olan insanlar sıradan bir hayatı hak ediyorlar.
Fakat farklı hesapları olanlar dünyayı kendi doğruları üzerinde kurulmuş
hayatların yaşama alanı olarak görenler günümüzde ülkemizde egemenliği,
iktidarı elinde bulunduruyorlar. Hayat tarzını dahi belirleyemeyen halkın
sıradan bir hayat için her şeyini vereceğine inanıyorum. Bu uğurda ülkemizde
insanlar canlarını feda ediyorlar. Dünyada bir tarafını düşünüyorsun
susuzluktan ölenler, diğer tarafında ülkemizi düşünüyorsun ve şimdi de
Grenoble… Bir hüzün anında mola verdi kavgalarımız ve hüzne kapılanların
hayallerindeki diyarlarda yaşamaya hepimiz layığız.<span style="font-size: medium;"><o:p></o:p></span></span></div>
akbulutgkhanhttp://www.blogger.com/profile/16729404577105567855noreply@blogger.com0